ben bu işten hiç anlayamadım.
bir sabah, bir şehrin nüfusu bir önceki sabahla aynı olmadı.
içimde yıkılan şeylerin seslerini duymamak için kulaklarımı tıkıyor ve avazım çıktığı kadar bağırıyorum.
kimse durduramaz, kimse susturamaz.
ve kimse duyamaz.
altını çizdiğim cümleler, uyutmuyor geceleri.
ben onları tanımıyorum, onlar beni tanıdığını sanıyor.
kelimelere küsmeyi de beceremiyorum.
kendime küsüyorum sonra hep beraber dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz.
kurduğum herhangi bir cümle, söylediğim herhangi bir kelime asla ruhumu yansıtamıyor.
boşuna heyecanlandık.
belki de boşuna yaşadık,
boşu boşuna sustuk,
boşu boşuna uyumadık.
-
uzun zamandır susmuyorum.
uzun zamandır gitmiyorum.
kalıyor muyum?
kalır mıyım?
ben ne kadarım ki?
ne kadar kaldım?
-
rendelendim,
eksildim,
bayatladım,
belki çürümeye yüz tuttum,
ama sustum.
-
sustum, çünkü şehrin nüfusu daha da eksildi şimdi.
aldığım nefesler, anlamsızlığı kutsamış
ve kendilerine adamışlar.
onlar bile.
ben bir anlam bulup, kendime yamadığımda,
bana hiç yakışmadı.
sorun değil, yakışsa zaten sevmezdim.
-
uçak moduna almak istiyorum kendimi.
durmadan sigara içip, yerlerde sürünmek.
söylemiştim,
usulca, değmeden, çarpmadan aranızdan geçip gideceğim.
esas ses, benden sonra yankılanacak.
-eğer duyarsanız-