kalan yaralarımı sana kadar kapatmak isterdim ki, seninkileri göğsümde daha da yumuşacık yapabileyim. her şeyin sana inanılmaz geldiği hayatı senin gözünden görmeyi o kadar isterdim ki. sana söyleyemem ama seni seviyorum.
sen zaten korkuyorsun diye senin için kendi adıma da ekstra korkmayı aldım başımın üstüne koydum, nolur anla ve kendi şahsi korkularını buluşmadığımız bir marmaray durağında bırak.
seni görmediğim günleri takvimime eksi yazıyorum,
nolur gör
yaralarımızın harbiden de aynı yerde olduğunu farkettiğimde attın ilk çentiği, bu defa başka.
gideceksin diye gelişine doğru düzgün sevinemediğim günlerimizi de kalbimin çocuk yanına veriyorum, dürttüğün için orayı. nolur inan!
seninle uyuyacağımda göreceğim rüyaların bile hayalini kurarken başladım bizim için korkmaya, kendim için korkmaya. nolur bil!
sen bir sonbahar yağmurusun, bütün organlarıma can suyu; kokun akciğerlerime hava misali doluyor.
senin yüzünden unutuyorum söyleyeceğim her şeyi.
yepyeni bir sevdasın, korkan şehrimin arnavut kaldırımlarında. kuytuları mesken tutmuş çocuklarımın gözlerinden akan yaşlarsın. belli ki benim korkularımdan da yuva yapmışsın kendine.
her fotoğrafını çok seviyorum ama benimle daha güzel gülüyorsun, bana artık ne güzel gülüyorsun. ve ben de senin yüzünden daha güzel gülüyorum her fotoğrafımda, senin güzel yüzünden.
hayattan alacağımla üstüne nasıl geliyorum, bile bile. ne bir akışına bırakıyorum bu dalganın, ne gözümün önünde kavga etmeyen iki insana açtığım savaşı bitiriyorum.
sana seni toparlamamaya sebep vermek istiyorum, artık bunu nolur anla.
sana senin için ve kendimden de bildiklerimle gelirken, yüklerini ben ne güzel taşırım sen de bil istiyorum. açgözlülüğümü mazur gör, açlığım yemeğe değil, sevgiye, senin sevgine.
beni neden sevmeyesin diye kendime sorup bin tane cevap bulduğumda, haklı çıkarım diye ödüm kopuyor. içimin ne kadar çocuk olduğunu gör isterim, nolur.
eve döndüğümde, nasıl bir çocuğum, nolur bil.
bütün bunlara inan diye, cildi parıltılı insanların olduğu en sevdiğin kitaba el basardım.