1 Haziran 2022 Çarşamba

ayna

Ateşten taşların üzerinde yürüyorum, kırık camların üstünde. Yerini sevememiş bir bitkiyim ben. Doluya koyuyorlar olmuyor, boşa koyuyorlar dolmuyorum. Küçücük gözlerimden akan kocaman yaşları hissetmiyorum çünkü onlar seneler önce taş olup başıma yağmıştı. 

Bir keresinde benim hayatım üstüme yıkılmıştı. Sonra bir afetzede gibi feryat figan yıkıntılar arasından çıkıp, taşlardan yol yaptım. İleri gitsin diye. Sonra baktım aynaya “aferin” dedim kendime. Ben hayatımın üzerine basarak ilerledim. 

Ben bir keresinde kendime acımıştım. “Böyle insan olunur mu, insan böyle mi olunur” demiştim aynı aynaya. 

Ben bir keresinde fırtınaya kapılmıştım. “Savruluyorsun” demiştim yine o aynaya. 

Bir keresinde umut edip, bütün yaralarıma merhem bile sürmüştüm, valla bak. Çok inanmıştım iyileşeceğime, o yaraların kapanacağına. Hala aynı bavulu taşıyorum gittiğim her yere, içi pislik dolu.

Bir keresinde de, çok koşmuş çok yorulmuştum, ne bu hayatta ne başka hayatlarımda maraton koşucusu olmamışım, o yüzden hep hamdım.

Ben bir keresinde kendime yazık etmiştim, bu ızdırabın devasını kendimden çok uzak bir yere saklamıştım. Bulamadım.

Ben bir keresinde beklemiştim, çocukluğumun o zemheri geceleri bitsin diye. Aslında hala bekliyorum.

Ben bir keresinde ölmüştüm, sonra farkettim ki, insan birden fazla kez ölüyor, her seferinde yeniden doğuyormuş. Çok heyecanlanmış, her seferinde daha güçlü doğmak için uğraşmıştım.

Bir keresinde değil, artık bundan sonra hiç ölmek istemiyorum. O şarkıdaki gibi işte, “bir minicik kız çocuğu bak duruyor orada hala.” 

Ben bir keresinde kendi elimden tutmuştum, bir daha da bırakmadım. Dönüp o aynaya edecek iki kelamım yok orası ayrı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder