şu anki cesaretim olsaydı seni kurtarırdım.
yaşanmamış hissedersem diye bırakamıyorum yokluğunu. kimse de anlamadı bunu ama sen anladın. anladın ama bana çok kızdın.
hala bazen kendimi o hasta yatağının başında buluyorum, o sevdiğimiz şarkıları dinlerken her şey düzelecek sanıyoruz.
istediğin yere taşındın diye kim bilir sana daha ne kadar uzun süre kızarım. seni anlarım ama yine de sana kızarım. çünkü sen bana doymuş olabilirsin ama ben sana doymamıştım.
ciğerin kendini en çabuk onaran organ olduğu söyleniyor, sözde. şimdi biraz da senin ve senden sonra benim ciğerimi konuşalım onlarla.
terkedildiğim için üzgünüm onu kenara koyalım da, yaşıma büyük gelen bir derdi yüklenmek zorunda kalışıma baya şaşkınım.
hani bizim aşkımızın kendinden başka doğrusu yoktu ya sevgilim, aslında yaptığımız yanlışları sildik birbirimizi severek. aslında senin hiçbir yanlışın yoktu, sen mükemmeldin. ama ben yere düşen yüzümü hala alamadım düştüğü yerden.
şimdi sen ne sanıyorsan kendini, sanma. bende sonsuza kadar yaşarsın. biz seninle sonsuza kadar yaşayacağız.
sen o camdan fanusta yaşam savaşını verirken dudaklarımdan okuduğun duaya en çok biz inandık. herkese kızdım da anlamadılar diye, aslında ben susmuştum seni. hatıran ve kırıntıların içime kalsın, bende çoğalsın, her şeyin ve her şerrin bana kalsın diye.
en çok sen yoksun ama en çok sen kaldın. bu yüzdendir, unutmayacağım yüzünün, gördüğüm her yüze bin basması.
şahit olmuştun, bazı şiirleri göğsüme bastırarak ağladığıma. şimdi seni, o şiirlere ilk kez sarıldığım günü nasıl özlüyorsam öyle çok özlüyorum. birçok kişinin hatırasıyla geldim bu dünyaya, çoğunu tanımıyorum ama sen kendime ayırdığım, bana ait olan ilk hatıraydın. şimdi sadece onlardan değil sevgilim, senden de oluşuyorum.
belli bir yaşa geldiğimde hayatın oryantasyonunu kaçırdım sandım, yaşamayı bana bir öğreten yoktu, sonra sen geldin.
belki bir gün daha, belki bir an daha, belki daha iyi ya da daha kötü bitecek yeni bir hikayemiz için reddetmeye daha ne kadar devam ederim bu gerçekliği, bilmiyorum. kaldı ki, senin neredeyse 5 aydır uyuduğun uykunun bütün düşlerini ben görüyorum.
göğsüm bende değil artık, haliyle hiçbir şeyi yumuşatamıyorum orada. şimdi ben gelmeye kalksam sana, toza dumana karışır her şey, taşlar dolar ayakkabımın tabanına. sensiz kaldığım için burada, yeni bir yaşa girmek zorundayım; ikimizin de bulunmadığı ama senin hiç bulunamayacağın bir yaşa. yeteri kadar yalnız olduğum yetmezmiş gibi bir de, daha önce hiç olmadığım bir yerde sensiz olmak çok ağrıma gidiyor. bu yaş sanki dört duvar, üzerime geliyor. aksi gibi bir de artık kokun burnum direğinden gidiyor.
şimdi bu yolda kiminle yürüdüğümü bilmiyorum, tek şahidimi kaybettim her şeyle artık tek başıma ilgilenmeye çalışıyorum. kalabalıklara da aldanmamayı öğrendim. sonuçta çoğunluk bayramda tatile çıkar. o yüzdendir, kalan değil beni giden kurtarır.
n’olur biri bana 3 dilek hakkı versin ya da n’olur, bir kere doğum günü dileğim gerçek olsun.
‘’bu gece bu hat üzerinde/ iyileşen şey zamandır/ insan iyileşmez’’