20 Kasım 2017 Pazartesi

yüzünü dök küçük kız

yüzünü dök küçük kız.
çünkü yollarımız burada ayrılıyor.
nasıl burada birleştiyse ellerimiz burada kopuyor,
inceldiği yerden.
çünkü biz birbirimizi acıdan öldürürüz, onulmaz yaralar açarız. 
anlar gibi değiliz, olacağımız da yok. 
onlar gibiyiz.
biz birbirimize göre değiliz. 
bazı yaralar yararlıdır ama biz ölümcülüz.
ben buna hiç inanmak istemedim. çünkü ölmeyiz gibi geldi.
ama bak şimdi, 
benim kollarım koptu, sen kalpsiz kaldın.
değer sandık ama değmezmiş.
ben buna da inanmak istememiştim. 
ama sen kör ettin bilincimi. 
yanlış anlama, seni suçlamıyorum. 
ama kendimi de suçlu hissetmiyorum.
-
bazen bazı tercihler yaparız.
ve biz, 
birbirimizin ilk tercihi olamadık.
-
nasıl birdenbire tutuştuysa ellerimiz, kesiştiyse yollarımız 
yine
birdenbire olacak her şey.
aynı yerde, aynı köşede ayrılacağız.
birdenbire.
uykuya dalar gibi.
artık buraya her gelişimizde, beklediğimiz kişiler biz olmayacağız. 
dünyanın en güzel karşılaması olmayacak artık burada. 
yazı mı tura mı dediğimizde,
“dik” diyeceğiz.
çünkü birlikte olduğumuz süre boyunca öğrendiğimiz tek şey,
bütün ihtimallerin gerçekleşebileceği. 
yok saydıklarımız dahil.
-
şimdi bundan sonra ne olacak bilmiyorum. 
“medeni ayrılık kiti” içinde neler barındırıyor, bilmiyorum.
-
artık bütün ayrılıklar saçma geliyor.
ve anladım ki,
ayrılanlar hala sevgili değil.
en azından bizim hikayemizde öyle bir şey yok.
biz, birbirimizden kurtulmak için gün saymışız.
biz, birbirimizin hayat damarlarını koparmışız.
oysa ki, yaşarken hiç de öyle değildi.
-
zaman geçti.
artık,
yüzünü dökme küçük kız.
belki bir gün mutlu olmayı öğrenirsin.
belki bir gün kendini kandırmaktan vazgeçersin.
belki bir gün sevmekten korkmazsın.
belki bir gün sevmeyi de öğrenirsin.
belki bir gün sevmeyi öğrenirsen, söylemekten de korkmazsın.
-
belki bir gün, 
özlersin.
belki bir gün, 
dönersin.
-
belki bir gün, 
beni bıraktığın sokakta hala seni bekliyor olmam.
-
belki bir gün, yüzümü dökmem.


13 Kasım 2017 Pazartesi

incelikler yüzünden

bağışla beni, hala kuş kafesinde bir kuşum.
kafesten başka gidecek bir yer bilmiyorum, bulamıyorum.
gel, konuş biraz benimle.
kafayı yiyeceğim iç sesimle.
giderken söylediğim cümleyi hatırlıyor musun?
''senden ayrılıyorum ama her zaman seninle olacağım.''
-
eğer bu aşk olsaydı,
belki de üzerine söylenecek bir şey bulunamazdı.
ama şimdi bunu hiç konuşamadığımız için yazıyoruz.
anlatmaktan vazgeçemem bunu.
eğer vazgeçersem, hiç yaşamamış oluruz.
-
küllerinden doğan bir aşkın esas kahramanlarıyız. 
birbirimizi görmeden, ne hissettiğimizi anlarız.
birbirimizin rüyalarına girer çıkarız. 
hayatlarımızda pek kalamayız
çünkü,
biz hiçbir yere ait olamayanlardanız.
o yüzdendir, her yere aitmiş gibi davranışlarımız. 
birbirimizi hiç unutamayız.
birbirimizde açtığımız yaraları sadece biz kapatabiliriz.
biz birer bıçağız ve en çok birbirimizi kanatırız.
olduğu kadar güzeliz.
-
her şey çok hızlı giderken, durup etrafımıza bakamıyoruz.
çünkü hazdan kör olduk.
her şey yavaşladığında da, birbirimizden başka herkesi ve her şeyi görebiliyoruz. 
-
beyazlar kirlenirken, sana toz kondurmamaya çalışıyorum.
seni çok sevmekten korkuyorum.
-
birbirimizin başına ''biz'' geldik ve büyüdük.
elimi sana uzatabilseydim, bir dakika durup düşünmezdim bile.
tutar mısın, tutmaz mısın diye.
tutardın.
sonra farkettim ki, ben ölene kadar elimi hep sana uzatacağım
ya da 
uzatmaya çalışacağım.
-
incelikler yüzünden.

10 Kasım 2017 Cuma

kaldırım

Kaldırıma çöküp ağlamak zorunda olduğumuzu hissettiren şey bir zamanlar bizim aşkımızdı. Bize hiç acımadı. 
Ama hiçbir zaman kavrulmayı göze alarak yaşamadık o aşkı. 
Göz göze gelmeye korkan iki küçük çocuktuk o zamanlar. Birbirimizi tanımaya cüret edemediğimiz gibi, gözlerimizin içine bakıp sevdiğimizi de söyleyemedik. Belli etmeye çalıştık, montumuzu yan yana asarak ya da birbirimizi kırarak. İnanmak istedik çünkü sevgilim, iki insan birbirini seviyorsa birbirini kırardı en güçlü yerlerinden. Arkasına bile bakmadan çeker giderdi seven insan. En azından bizim aşkımız bize başka seçenek sunmamıştı. Biz de zaten hiçbir zaman doğru seçeneği seçemeyecek kadar çalışmamıştık dersimize. Ama biz birbirimizi sevmenin bizim için korkunç olacağını bile bile sevdik. 
Yaralarımıza üfledik, yaralarımıza. Altı çizili cümleler olan kitaplar verdik birbirimize. Bir yerde okumuştum, altını çizdiğimiz cümleler bizim yaralarımızmış. Yaralarımızı gösterdik birbirimize. 
Tesadüflere inanmayı seçtik. Aynı şairleri seviyor olmamız mı buluşturdu acaba bizi? Orhan Pamuk gibi sevdik birbirimizi. İzmaritlerimizi topladık küllüklerden. O sigaralar birbirimizi düşünerek içilmiş olsun istedik. Lakin bu aşkın sonunu hiç bilemedik. Birbirimizi büyüttük orası doğru ama belki de beraber büyümemiz gerekiyordu. Yan yana uyurken, birbirimize gülümserdik. 
Bağıra çağıra şarkılar söylerdik birbirimize, dışarıdan bakanlar kavga ediyoruz zannederlerdi. Belki de kavga ediyorduk. Bizim hiç normal bir ilişkimiz olmadı çünkü biz zaten normal insanlar değildik. 
Bir gün hayatımız, kurduğumuz bütün hayaller başımıza yıkıldı sevgilim. Bir gün rüyadan uyandık. Çünkü ben bir şizofrendim ve bu aşk asla olmadı. Ne ben seni tanıdım, ne de sen beni. Sen aslında yoktun ve ben de bir şizofrenin hayal ürünüydüm. 
Bu aşk hiç adil değildi ve biz yaşayan insanlar değildik. 

21 Eylül 2017 Perşembe

sen

sana bin kere güvenmek istedim, bininde de sırtıma bıçak sapladın. bin kere seni sevmek istedim, bininde de kendine aşık ettin. bin kere sarılmak istedim, bininde de herkese açık olan kollarını bir bana kapattın. bin kere sana doğru düşmek istedim, bininde de tutmadın.
bin kere seni aradım, bin kere açmadın.
-
seni ilk tanıdığım gün sanki daha önce nefes almamış gibiydim.
seni ilk gördüğüm gün sanki daha önce hiç bu kadar güzel bir şey görmemiştim.
sana ilk gülümsediğim gün sanki daha önce tebessüm bile etmemiştim.
bana ilk gülümsediğin gün sanki daha dün gibi, sanki daha önce hiç kimse bana gülümsememiş gibi.
-
kaç kere geldim sana, kaç kere koştum, kaç kere kaçtım. her seferinde neden yok saydın? 
kaç kere pişman oldum, zamanı geri alamadım.
kaç sabah seni yeniden sevdim, yeniden aşık oldum. her gece beni perişan ettin.
kaç gece ben ağlayarak uyuyakalırken, sen güzel rüyalar görüyordun.
kaç kere sana kızarken, kendime kızmaya başladım.
kaç kere aramıza ördüğün duvarlara çarptım.
kaç kere bana kapattığın kapıların arkasında kaldım.
-
ben hep sana gelmek istiyorum, hep sana koşmak istiyorum.
her söylediğin yalana, "belki bu sefer doğrudur." diye inanmak istiyorum.
-
ben seni tanıdığım günden beri, başkasını tanımak istemiyorum.
ben seni gördüğüm günden beri, başkasını görmek istemiyorum.
ben sana açtığım kapıları bir tek sana kapatmak istemiyorum.
ben herkese kapalı olan kapılarımı bir tek sana kapatamıyorum.
-
ama sen beni tanıdığın günden beri, beni yüzüstü bırakıyorsun.
ama sen beni gördüğünden beri, bir tek bana bakmıyorsun.
ama sen bana açtığın kapıların hepsini suratıma çarpıyorsun.
-
ama sen, ben senden vazgeçmeye çalıştıkça, beni vazgeçmekten vazgeçiriyorsun.
-

ben seni tanıdığım günden beri, bana nefes aldırmıyorsun.