Mutlu olmanı çok istiyorum ama mutlusundur diye ödüm kopuyor. Seni seviyor oluşumla, seni seviyor oluşumun verdiği savaş hiç bitmiyor. Hayır, yanlış yazmadım. İşte böyle bir ikilem yaşıyorum, baktığın zaman insan olmanın yegâne özelliklerinden biri aslında. Seni seviyorum ve benimle mutlu olamadığını biliyorum ve seni bırakmak istiyorum. Bir yandan da seni sevdiğim için, seni kendime ayırmak istiyorum, benden bağımsız ama bir o kadar bağlı.
Bu ilişki ne kadar bensem, bir o kadar da sendin. Belki artık sadece ellerim titriyor ama eskiden içim de titrerdi sana. Kalbim hiç olmadığı gibi kırık. Ellerim boş, duygular eskisi gibi yer edinmiyor artık bende. Ama bunu da kucaklıyorum, bunlar da benim çünkü.
Çirkin ve eksik geçmişimle geldiğim günümüzde, bana geçmişin eksiklerini hissettirmeden de yaşanabileceğinin umudunu sen serptin içime, işte bunu hiç unutmayacağım. Hayatımın sonuna kadar buna ve sana minnet duyacağım. Çünkü sen olmasaydın, bu hisler içimde bir yerlere asla dokunamayacak, ben aile olgusu nedir bilmeden yaşayıp gidecektim. Şimdi, bir aile nedir, nasıl olunur ve nasıl olunmaz’ı iyi bilerek devam ediyorum yoluma. Yollarım da bozuk hala, engebeli, taşlı. Ama yürüyorum, düşe kalka büyüyorum. Belki bir gün her şey geride kalır, bilmiyorum. Seni merak ediyor oluşum hiç geçmiyor, en çok da bu zorluyor. Anlatmaktan çok, dinlemeyi özlüyorum seni. Her şeyi içimde yaşıyorum, hep susuyorum seni. Kimseyle yaşamıyorum ama seninle öleceğimi biliyorum. Hunharca atılan bir kahkahada gözüm yok artık, sessiz sakin, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmadan geçip gidiyorum buralardan, ağır ağır.
Belki senin imdat çığlıklarını duymadığım zamanlar oldu, belki değil gerçi, oldu. Çıkış kapısında olduğunu farketmeden, her şeyin birdenbire geçeceğine inandım. Benden kaynaklananları görüyor ve artık bunları da kucaklamak zorunda hissediyorum kendimi. Bugün sana istemeden de olsa, veda ediyorum. Seninle birlikte bıraktığım şeylere de. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ama olmasına da gerek yok zaten. Zaten çok uzun zamandır ne ben kendimdeydim, ne de her şey yolundaydı. Aslında pek bir şey değişmeyecek. Uykularımdan bir çığlıkla uyanmayı ne zaman bırakırım, ne zaman her şeyi rayına sokmaya uğraşırım bilmiyorum ama hala kontrolümde olan şeyler var, bunları yapıyorum. Hayatta kalma modum açık, günleri bitirdikçe, kendimi başardım sayıyorum.
Her hoşçakal dediğimizde bir parçam öldü, hoşçakal demediğimizde kalanlarım diri sandım, o kısımda da biraz yitirdiklerim olmuş. Artık içimde kötü hiçbir duyguyu barındırmamaya çalışıyorum ve sanırım bunu da başarıyorum.
‘’Belki başka bir hayat varsa orada tekrar görüşürüz, görüşmesek bile seni tanımak benim cennetimdi zaten.’’
Kimse anlamayacak o yüzden anlatmayacağım ama sen benim en güzel hikayemdin. Bana bu kadar şeyi zaten bir sen hissettirebilirdin. Seni ilk gördüğüm günü hiç unutmuyorum. Her şeyi güzel de, çirkin de biz yaptık. Elimizden bu kadarı geldi, daha fazlasını bilsek onu da yapardık eminim. Her şey için teşekkür ederim. Başka bahçelerin umarım en güzel çiçeği olursun. Umarım hep dallanıp budaklanır, çok daha güzel çiçeklerini açarsın. Lütfen rüzgar hiç tersten esmesin sana. Ben şimdi kilometrelerce koşacağım, kalbim bir daha öyle atsın diye. Her, gün batımını görmeni diliyorum, her bir batışını gördüğümde güneşin. Her gün ikimize de, en güzel haliyle doğmasını diliyorum güneşimizin…
‘’Seni bu dünyada çok sevdim.’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder