İmdat!
Vakit bulamıyorum kendim olmaya. Senin de vaktin yoktu beni duymaya, sustum. Duymak istemiyorum senden başka dudaklardan çıkacak sesleri. Hiçbir cümlem bir notaya eğilip de beste olmaya yeltenmiyor. Affetmek istiyordum herkesi ve her şeyi. Kalbim oraya doğru atmıyor. Bazen yokluyorum, hiç atmıyor.
Dilime ordan buradan geçen kıymetli sözcüklere ne oldu? Doğduğum gün öğrendiklerimi bile unutur oldum. Yağmurların bana bir şeyler hatırlatmasını bekliyorum. Eskiden mutlu olduğum yağmurlar vardı. Çok mu gençtim o zamanlar? Tek bir şişenin dibi miydi mutluluk? Gülüşlerim oraya mı saklanmıştı da, hemen bulabiliyordum? Şimdi her yerimde yara izi, bana hiçbir şey hatırlatmıyor. Oysa onlar zaten bana bir şeyleri hatırlatmak için varolmamışlar mıydı?
Her yeni gün neye gebe bilmiyorum ama her akşam güneş kalbime batıyor. Bıktın mı mağdur edebiyatımdan? Kusura bakma ama hayatımda belki de ilk defa edebiyat yapmıyorum. Duygularımı kucaklıyorum. Hala sana ait olan duygularımı.
Hala her sorumun cevabı sensin. Sormaya korktuklarımın bile. Bende benden çok yer kaplamışsın, tebrik ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder