hayatımın insafına kaldım. bütün kavgalarımı verdim, bütün kapılar açıldı ve yüzleşmeler yaşandı. bugünü ne kadar hevesle beklemiştim aslında, daha farklı hissederim sandım ama durmuyor yüzümde herhangi bir tebessüm. aksine kaşlarım çatık.
insanın kendini bulabilmesi için ilk önce bir güzel kaybetmesi gerekir derler. bunun sonu var mı bilmek isterim. çünkü her dakika daha da kayboluyorum hayatın yollarında. yaptığım şaka gerçek miydi acaba, yeniden doğmam mı gerekiyor hakikaten?
sevdiğim herkesin yavaş yavaş benden uzaklaşmasını izledim. yeniden doğmuş olsam onları bir daha sever miydim? yanlış sevilme kısmını belli ki halledemeyeceğim, gerçi yol da uzun, karşılaşmadığım bir şeyin doğrusunu bir noktada öğrenebilirim diye düşünüyorum ama yalnız çocuk kısmını halletmem beklenirdi benden, benim tarafımdan.
bazen gözümü kapattığımda hala evinin odalarında geziyorum. bana söylediklerini arıyorum odalarda. ne sevdiğine, ne de sevmediğine dair kanıtlar barındırmıyor sahip olduğun hiçbir şey. yüzüğümü masana koyarken beni izleyen gözlerini görüyorum sonra. bana söylediğin şeylere inandığım o halimi görüyorum. yazık desem yazık değil ama bu kadar korunmasız olduğum için de o günkü kendime biraz kızıyorum. bana beni tanımadığını söylediğinde dönüp kendine bir baksaydın görürdün, hiç sormadığını, dinlemediğini ve konuşturmadığını. bunun vebali de sende. aslında çoğu insan da sesimin güzel olduğunu söyler. bir masada kalbimi kıranlarla otursak ve desem ki, en çok kıran en son kalkacak; sen o son kalkanlardan olacaksın. bir daha hiçbir hikayem dökülmeyecek dilimden bir başkasına, diye bir karar vermek istiyorum. ama uzun soluklu olmaz diye düşünüyorum. çünkü biliyorum ki, biri beni sevsin diye can çekişiyorum. piramitten bu kısmı çıkaramıyorum işte. yaptığın ve de yaptığım her şeyin yanlış olduğunu bile bile tolere etmemin sebebi buydu.
biliyorum aslında, çoğu şeyin yaşanmasının sebebi de benim iyi niyetimdi, sevgidendi. çünkü kalbimde kocaman bir sevgi var, artık beni kimse böyle sevmesin diye sağa sola savurmaya çalışıyorum. sevgi çok tehlikeli bir şey sanırım artık benim için. seni artık dile dökmüyorum ama yavaş yavaş uzaklaşıyorum senden. tuhaftır ki, kendimden daha hızlı uzaklaşıyorum.
acaba ben akıntıları mı seviyorum, oralarda yüzmeyi mi özlüyorum da, kendi gidecek yolumu yaratırken bu kadar daralıyor, nefessiz kalıyorum. herhalde artık varolan bir yolu seçmiyorum ki bunca sıkıntıyı içimde taşıyorum. yeni bir yol yaratmak ne kadar zormuş. elimde hiçbir şey yok yaratabilecek, o yüzden de davet edilmediğim kapılarda, kovulduğum evlerde, bir zamanlar benim olan ama bir anda kaybettiğim yerlerde ve çalmayan telefonlarda kaldı aklım. kapitalizme kafa tutacak yaşı geçmişim, artık ben de bir çark olmak istiyorum. en azından gidecek bir yolum olur. hiçbir şey seçmemek, her ihtimali mümkün kılarmış ya; ben bu cümlenin altını hiç çizmemeliymişim.
artık hiçbir şey olmayan bu dümdüz hayatımdan çok sıkıldım. gitgide daralıyor çember, her şey üstüme geliyor ve hiçbir şey genişlemiyor.
“hiçbir şey olmazsa sabah olur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder