30 Ağustos 2025 Cumartesi

 bütün bu insanları görebildiğim için minnettar hissettiğim bir yerdeyim. senin alamadığın nefesleri de almaya çalışırım. ama önceliğim seni gururlandırmak olacak, her zamanki gibi.

doğru, iyi ki doğdum. bu hayatın bazı deneyimlerini sevdim, bazılarından nefret ettim ama yine de her yaşımda olduğu gibi yaşamaya devam etmeye ve onu sevmeye çalıştım.

karşıma çıkan her şeyden hoşlanmadım ama hoşlandıklarımın peşinden gidecek kadar da cesurum.

duyduğum bazı kokuları hiç unutmadım, gördüğüm gülümsemeleri de sıradaki yaşıma taşımaktır niyetim. yaşamak meslek olsa da onu sevmeye çalıştım. ittire kaktıra geldim bu yaşa, gerçek anlamda.

kalbimin kırıklarını bir noktada hallederim belki ama bu yaşımda sadece çok fazla kahkaha atmak istiyorum, herkesi rahatsız edecek kadar, herkesi imrendirecek kadar ve bulaşıcı olacak kadar çok kahkaha. yoluma hiçbir şey çıkmasın istiyorum ve ben karşıdan karşıya geçerken çok büyük kaygılar gütmeyeyim. 

sen nerede olursun bilmiyorum ama bugün güzel bir gün olacak ve ben tatlı olacağım. ben korkularımı olabildiğince geride bıraktığım bir yerde olmak isterim, ondan bu kadar kendimi zorlayışım, olduğum kişiyi performe etmeye çalışmam. 

bu yaşımda her şey olabilir ama yine seni anlayacağım, sen beni anlamasan da.

ve hiçbir zaman seçmemiştim yalnız kalmayı bu zamana kadar, bu yaşıma yalnız gireceğim. 

şimdi ben iyi ki doğarken, çok az şeye de aynı minnet cümlesini kuruyorum ama yine de nice mutlu yıllarımızadır kaldırdığımız her kadeh. 

ve bir gün her şeyi yoluna koyacağımıza dair bir umuttur, içimizdeki. 

24 Ağustos 2025 Pazar

 bütün bu olan biteni nereye koyacağımı bilemedim. öğrenmem ve yaşamam gereken her şeyin altında neredeyse ezilirken neye şükredeceğimi bilemiyorum; ve şimdi oturduğum her yerden kalkarken biraz daha zorlanıyorum. gittiğim, gitmek zorunda kaldığım yerlerin bambaşka rotalara dönüşmüş olması beni çok şaşırtıyor. bulunduğum yerlerde tek başıma olduğumdan ve aslında olmamak için aklıma gömülürken, durduramadığım gözyaşlarımın elimi tutmasına izin verdim.

gözümü kapatamıyorum. yanılmışım, artık her şey daha parlak. ve hep aynı ışık, nefesimi kesen, beni yarım yamalak uykularımdan boğazımda bir yumruyla uyandıran. 

koşanlar, duranlar ve başımı tutanlar, hepsi ne kadar iyiler ve ben ne kadar kendimdeyim. her şeyi bilmemek için, kendi içimden bile kaçmak istiyorum. kulağımdan hiç gitmeyen sesleri, ne kadar yüksek olursa olsun şarkılar, duyuyorum. yazın ortasında bir de bunlarla üşüyorum. bütün bunlar bir odada biterken, deklare ettiğim şeylerin benimle ilgili olması ne kadar tuhaf ve alışılmayacak şeyler. ve bütün bunlar bittiğinde bir daha aynı ben olmayacağımı bilmenin içimdeki buruk etkisini atamıyorum çünkü kendimi kaybetmeye bu denli yakınlaşacağımı düşünmemiştim hiçbir zaman. 


tuhaf olan, saatler hep geçen şeyler ama erteledikçe geç kalınıyor, yine de bir dakika ertelenseydi bazı şeyler belki de böyle olmazdı.


şimdi kendi değerimi kendimi kaybedince anlamamam gereken bir yerdeyken, yerden güç alarak kalkıyorum, elimi tanımadığım eller tutuyor, her zerresini ezbere bildiklerim yerine. ne çok yan etkisi var olan her şeyin, kemikler zamanla kaynar ama kalbime anlatabileceğim hiçbir şey yok, ona en büyük haksızlığı ben ettim, atsın diye kimlere gittim; şimdi bu kadar korktuğu bir yerde onu da saramıyorum.

kendime sarılmam gereken bir durumdayken, ve bunu içtenlikle ve isteyerek yaparken, kendime sarılınca canım yanıyor. 

yüzünü hiç görmediğim eller yoklarken nabzımı manzaranın güzelliğine dalmıştım. nitekim, görmediğim her şeyi de görmek zorunda olmadığımın kanaatine vardım. çünkü bazı şeyleri görmek için, hiç ait olmadığımız ve bizde hoş durmayacak şekillerde bulunmamalıyız. zaten bana kalırsa, görmemem gereken çoğu şeyi görmek zorunda kaldım, yazgım gereği. 

yine de manzara tatsız bir anın içinde olduğu kadar güzeldi. 

9 Ağustos 2025 Cumartesi

 bir kitap okurken bile yanında altını çizmek için kalem taşımanın hayata dair çok kıymetli bir iyi niyet ve umut barındırdığını düşünüyorum artık. kitap ayracı taşımamaktan bahsedemiyorum.

yaşanmış ve yaşanmamış hatta yaşanamamış her şeyi ben düşünemem artık, onlar senin sahanda. ben elimden geleni hem rakımı 37 metre hem de 40 metre olan yerlerde yaptım. tam olarak rakımı kaç bir yerde yan yana yürürüz bilmiyorum ama ben tek başıma şu son birkaç ayda çok fazla kilometre yaptım.

sanki çok uzaklaşmışım ya da hep uzakta kalacakmışım gibi, kendi içimdekini yeniden bulacağıma inandığım ve hissettiğim her şeyden ve senden kaçtığım aylar boyunca; 

içimdeki şehirli kadını bir keşiş gibi yürüttüğüm bunca yol boyunca, eşyalarımı bile zorladım kendilerini ait hissetmedikleri, eğreti durdukları yerlere.

şimdi başladığım yere geri dönüyorum; 

Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.

ben kendimi bulacaksam bu kaosun içinde bulurum, her zamanki gibi. insanın da şahsi kaosu vardır. ordan kaçsan da orası seni yine bulur. 

insan kaçmaya ait değilmiş;

geçtiğimiz bunca ay içinde çok fazla şey oldu ama ben yine kendimi seçmeyi öğrenmeyi öğrendim.

ve geçtiğimiz bunca ay içinde pek bir şeyi anlayamadım, zamanı vardır, ama seni özledim.

geçtiğimiz bir sürü ayda, konfor alanımdan çıktım, en azından bunu yaptım ve ne kadar zor da olsa insanları tanımayı ve büyümeyi öğrendim.

ve geçtiğimiz aylar boyunca, kendime sıfırdan bir hayat yaratmaya çalışırken farkettim, ben zaten bir hayata aitmişim, oraya geri dönmek istediğimi anladım.