24 Kasım 2025 Pazartesi

gözümü kapatınca yanındayım.

ben bi yangın olsam koynunda sönerim. cürmüm de fena değildir. 

benliğimde hücrelerimden daha çok şey kaplayan bir şeyi kaybettiğimin dönümünde gözlerine baktım. başka bir dönümünde daha da yakınımdaydın. bütün mimiklerinin anlamını biliyorum bu yüzden de dünyanın en zengin insanları arasında gözükmese de adım geçiyor. hangi ideal standartları dayadığımız boynumuz inceldi sevgimize karşı da, böyle ayaklarımızı kıçımıza vurarak kaçıyoruz bilmiyorum ama ben dikenlerinin üstünden atlıyorum. belki de bir bahçıvandım önceki herhangi bir hayatımda, deriyorum güllerini, sana vermek üzere yaptığım buketin içine koymak için. gözünün çarptığı o andayım bazen, orada durdurduğundan zamanı. alışırım sandığım gülüşünün, hala nefesimi kesmesine alışamadım. kırmızı kazağının sana çok yakışmasına alışamadım. zorluklar bile seninle ne çekilecek şeyler. benim göğsümü bende nasıl yatıştırabiliyorsun. içimdeki çocuğun kalbine kanı pompaladın, nefret ettiğim günleri sana gülerek nasıl anlattım. seni hep seninle nasıl güzel affettim. sürekli gidip geldiğim iki farklı uçta hep seninle kalmayı seçtiğimden yüzümde bir gülücük, göğsümde deli ağrı; içimde cesareti, kollarımda gücü. 

21 Ekim 2025 Salı

 kalan yaralarımı sana kadar kapatmak isterdim ki, seninkileri göğsümde daha da yumuşacık yapabileyim. her şeyin sana inanılmaz geldiği hayatı senin gözünden görmeyi o kadar isterdim ki. sana söyleyemem ama seni seviyorum.

sen zaten korkuyorsun diye senin için kendi adıma da ekstra korkmayı aldım başımın üstüne koydum, nolur anla ve kendi şahsi korkularını buluşmadığımız bir marmaray durağında bırak.

seni görmediğim günleri takvimime eksi yazıyorum, 

nolur gör

yaralarımızın harbiden de aynı yerde olduğunu farkettiğimde attın ilk çentiği, bu defa başka. 

gideceksin diye gelişine doğru düzgün sevinemediğim günlerimizi de kalbimin çocuk yanına veriyorum, dürttüğün için orayı. nolur inan!

seninle uyuyacağımda göreceğim rüyaların bile hayalini kurarken başladım bizim için korkmaya, kendim için korkmaya. nolur bil!

sen bir sonbahar yağmurusun, bütün organlarıma can suyu; kokun akciğerlerime hava misali doluyor. 

senin yüzünden unutuyorum söyleyeceğim her şeyi. 

yepyeni bir sevdasın, korkan şehrimin arnavut kaldırımlarında. kuytuları mesken tutmuş çocuklarımın gözlerinden akan yaşlarsın. belli ki benim korkularımdan da yuva yapmışsın kendine. 

her fotoğrafını çok seviyorum ama benimle daha güzel gülüyorsun, bana artık ne güzel gülüyorsun.  ve ben de senin yüzünden daha güzel gülüyorum her fotoğrafımda, senin güzel yüzünden.

hayattan alacağımla üstüne nasıl geliyorum, bile bile. ne bir akışına bırakıyorum bu dalganın, ne gözümün önünde kavga etmeyen iki insana açtığım savaşı bitiriyorum.

sana seni toparlamamaya sebep vermek istiyorum, artık bunu nolur anla.

sana senin için ve kendimden de bildiklerimle gelirken, yüklerini ben ne güzel taşırım sen de bil istiyorum. açgözlülüğümü mazur gör, açlığım yemeğe değil, sevgiye, senin sevgine.

beni neden sevmeyesin diye kendime sorup bin tane cevap bulduğumda, haklı çıkarım diye ödüm kopuyor. içimin ne kadar çocuk olduğunu gör isterim, nolur. 

eve döndüğümde, nasıl bir çocuğum, nolur bil.


bütün bunlara inan diye, cildi parıltılı insanların olduğu en sevdiğin kitaba el basardım.

1 Eylül 2025 Pazartesi

 sana söylemek istediğim her şeyi, başkalarıyla yaptığım diyaloglara yediriyorum, duymanı dileyerek. bütün bakışlar, senin bakışlarına benziyor artık. soru işaretlerini silebilecek bir şeyim yok elimde. olmayacak bir şeyi belki olur diye, gelmeyecek şeyi de belki gelir diye bekleyemem artık. oysa ki ben yeni basıyorum gaza, kemerim takılı ama her şey korkutucu. herkes dururken, durmayan her şeye sinirim bitsin artık. gözümü kapatınca bari karşıdan karşıya yalnız başıma geçmeyeyim istiyorum, güzel bir uyku çekeyim ya da. bütün kırıklarım iyileşsin. her şeye ve kendime bütün iyi niyetlerimin yaşama süresi birkaç saat olmasın. 

kaçmak isteyip de kaçamadıklarımdan yoruldum zaten artık eskisi gibi hızlı da değilim.

30 Ağustos 2025 Cumartesi

 bütün bu insanları görebildiğim için minnettar hissettiğim bir yerdeyim. senin alamadığın nefesleri de almaya çalışırım. ama önceliğim seni gururlandırmak olacak, her zamanki gibi.

doğru, iyi ki doğdum. bu hayatın bazı deneyimlerini sevdim, bazılarından nefret ettim ama yine de her yaşımda olduğu gibi yaşamaya devam etmeye ve onu sevmeye çalıştım.

karşıma çıkan her şeyden hoşlanmadım ama hoşlandıklarımın peşinden gidecek kadar da cesurum.

duyduğum bazı kokuları hiç unutmadım, gördüğüm gülümsemeleri de sıradaki yaşıma taşımaktır niyetim. yaşamak meslek olsa da onu sevmeye çalıştım. ittire kaktıra geldim bu yaşa, gerçek anlamda.

kalbimin kırıklarını bir noktada hallederim belki ama bu yaşımda sadece çok fazla kahkaha atmak istiyorum, herkesi rahatsız edecek kadar, herkesi imrendirecek kadar ve bulaşıcı olacak kadar çok kahkaha. yoluma hiçbir şey çıkmasın istiyorum ve ben karşıdan karşıya geçerken çok büyük kaygılar gütmeyeyim. 

sen nerede olursun bilmiyorum ama bugün güzel bir gün olacak ve ben tatlı olacağım. ben korkularımı olabildiğince geride bıraktığım bir yerde olmak isterim, ondan bu kadar kendimi zorlayışım, olduğum kişiyi performe etmeye çalışmam. 

bu yaşımda her şey olabilir ama yine seni anlayacağım, sen beni anlamasan da.

ve hiçbir zaman seçmemiştim yalnız kalmayı bu zamana kadar, bu yaşıma yalnız gireceğim. 

şimdi ben iyi ki doğarken, çok az şeye de aynı minnet cümlesini kuruyorum ama yine de nice mutlu yıllarımızadır kaldırdığımız her kadeh. 

ve bir gün her şeyi yoluna koyacağımıza dair bir umuttur, içimizdeki. 

24 Ağustos 2025 Pazar

 bütün bu olan biteni nereye koyacağımı bilemedim. öğrenmem ve yaşamam gereken her şeyin altında neredeyse ezilirken neye şükredeceğimi bilemiyorum; ve şimdi oturduğum her yerden kalkarken biraz daha zorlanıyorum. gittiğim, gitmek zorunda kaldığım yerlerin bambaşka rotalara dönüşmüş olması beni çok şaşırtıyor. bulunduğum yerlerde tek başıma olduğumdan ve aslında olmamak için aklıma gömülürken, durduramadığım gözyaşlarımın elimi tutmasına izin verdim.

gözümü kapatamıyorum. yanılmışım, artık her şey daha parlak. ve hep aynı ışık, nefesimi kesen, beni yarım yamalak uykularımdan boğazımda bir yumruyla uyandıran. 

koşanlar, duranlar ve başımı tutanlar, hepsi ne kadar iyiler ve ben ne kadar kendimdeyim. her şeyi bilmemek için, kendi içimden bile kaçmak istiyorum. kulağımdan hiç gitmeyen sesleri, ne kadar yüksek olursa olsun şarkılar, duyuyorum. yazın ortasında bir de bunlarla üşüyorum. bütün bunlar bir odada biterken, deklare ettiğim şeylerin benimle ilgili olması ne kadar tuhaf ve alışılmayacak şeyler. ve bütün bunlar bittiğinde bir daha aynı ben olmayacağımı bilmenin içimdeki buruk etkisini atamıyorum çünkü kendimi kaybetmeye bu denli yakınlaşacağımı düşünmemiştim hiçbir zaman. 


tuhaf olan, saatler hep geçen şeyler ama erteledikçe geç kalınıyor, yine de bir dakika ertelenseydi bazı şeyler belki de böyle olmazdı.


şimdi kendi değerimi kendimi kaybedince anlamamam gereken bir yerdeyken, yerden güç alarak kalkıyorum, elimi tanımadığım eller tutuyor, her zerresini ezbere bildiklerim yerine. ne çok yan etkisi var olan her şeyin, kemikler zamanla kaynar ama kalbime anlatabileceğim hiçbir şey yok, ona en büyük haksızlığı ben ettim, atsın diye kimlere gittim; şimdi bu kadar korktuğu bir yerde onu da saramıyorum.

kendime sarılmam gereken bir durumdayken, ve bunu içtenlikle ve isteyerek yaparken, kendime sarılınca canım yanıyor. 

yüzünü hiç görmediğim eller yoklarken nabzımı manzaranın güzelliğine dalmıştım. nitekim, görmediğim her şeyi de görmek zorunda olmadığımın kanaatine vardım. çünkü bazı şeyleri görmek için, hiç ait olmadığımız ve bizde hoş durmayacak şekillerde bulunmamalıyız. zaten bana kalırsa, görmemem gereken çoğu şeyi görmek zorunda kaldım, yazgım gereği. 

yine de manzara tatsız bir anın içinde olduğu kadar güzeldi. 

9 Ağustos 2025 Cumartesi

 bir kitap okurken bile yanında altını çizmek için kalem taşımanın hayata dair çok kıymetli bir iyi niyet ve umut barındırdığını düşünüyorum artık. kitap ayracı taşımamaktan bahsedemiyorum.

yaşanmış ve yaşanmamış hatta yaşanamamış her şeyi ben düşünemem artık, onlar senin sahanda. ben elimden geleni hem rakımı 37 metre hem de 40 metre olan yerlerde yaptım. tam olarak rakımı kaç bir yerde yan yana yürürüz bilmiyorum ama ben tek başıma şu son birkaç ayda çok fazla kilometre yaptım.

sanki çok uzaklaşmışım ya da hep uzakta kalacakmışım gibi, kendi içimdekini yeniden bulacağıma inandığım ve hissettiğim her şeyden ve senden kaçtığım aylar boyunca; 

içimdeki şehirli kadını bir keşiş gibi yürüttüğüm bunca yol boyunca, eşyalarımı bile zorladım kendilerini ait hissetmedikleri, eğreti durdukları yerlere.

şimdi başladığım yere geri dönüyorum; 

Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.

ben kendimi bulacaksam bu kaosun içinde bulurum, her zamanki gibi. insanın da şahsi kaosu vardır. ordan kaçsan da orası seni yine bulur. 

insan kaçmaya ait değilmiş;

geçtiğimiz bunca ay içinde çok fazla şey oldu ama ben yine kendimi seçmeyi öğrenmeyi öğrendim.

ve geçtiğimiz bunca ay içinde pek bir şeyi anlayamadım, zamanı vardır, ama seni özledim.

geçtiğimiz bir sürü ayda, konfor alanımdan çıktım, en azından bunu yaptım ve ne kadar zor da olsa insanları tanımayı ve büyümeyi öğrendim.

ve geçtiğimiz aylar boyunca, kendime sıfırdan bir hayat yaratmaya çalışırken farkettim, ben zaten bir hayata aitmişim, oraya geri dönmek istediğimi anladım. 

29 Temmuz 2025 Salı

 virgülleri bu kadar sevdiğimi bilseydim hiçbir şeye nokta koymaz sürekli nefes aldığım yerlerde, nefes aldıran cümleler kurardım. sanki birkaç önemli şey gibi bunu da geç anladım. insanların yanındayken, yanında olmadığım insanları özlemekten, bir şehirdeyken olmadığım diğer şehri özlemekten ne kadar yoruldum. bilmiyorum senelerdir aynı yara nasıl kapanamaz, nasıl ve neden kanar, her türlü merhemi sürdüm ama gel gör ki yaramın kabuğu benim dünyaya karşı duvarım oldu. ama yine de, geride durmayacağım yürümekten, yollarım sana çıkar. yaşamak yer yer keyifli olsa da, içinde sen olduğunda lunaparka döner. seni özlemek bir jeton kuyruğu gibidir.

sana iyice yaklaştığımda gördüm, gözlerinin altında biriken yorgunluğu, gülümsemekten yanaklarındaki çukurları ve yüzündeki bilimum seni sen yapan detayları. bu katılaşan dünyayı yumuşatsan bir sen yumuşatırsın. attığım her adımın izini sen daha belirgin yaparsın. 

denizin üzerindeki taşa benzedim iyice, susan ve üzerinden gelip geçen dalgaları kabul eden. bir yaz umudu, bir durgunluk isteği değil midir o taşın da içindeki? 

bu havalarda azalması gerekirken sanki artıyor gibi dalgalar, gitgide kaybolurken bir dehlizde, soruyorum kendime, yine karanlıktan mı göremedim ışığı? en son nerede duydum çıt sesini bilmiyorum, kendimi sevmeyi hatırlarken kaybetmişim duyma yetimi. acaba diyorum, dört duvar arasında pek kalmadığımdan mı yürümüyor duvarlar üzerime, yoksa gözlerine baktığımda yine adrenalin mi salgıladım da çektiğim acıyı hissetmiyorum, acı çektiğimi kollarıma ve bacaklarıma sıçrayan kanla mı farkediyorum? 

ben boyamaya başladım günleri istediğim renklere ama sen de söyle, bu duvarı hangi renge boyayalım? 

o taş var ya hani benzediğim, medcezir olduğunda, bir yerden sonra sular altında kalır. 


teşekkürler, beni bir zamanlar çok sevdiğin için.