14 Eylül 2015 Pazartesi

-3

Söyleyebileceğim çok fazla bir şey yok.
Kelimelerim yok, düşünemiyorum.
Yeni bir hayat istemiyorum, yeni insanlar istemiyorum.
Kendimi hep kapattım yeni şeylere.
Çünkü alıştığın şeyleri kaybediyorsun, bunu kim ne yapsın ki?
Önemli olan, alıştığın şeyleri kaybetmemek.
Bir insan ya da başka herhangi bir şey.
Kaybetmemek için her şeyi yaptığında durup düşünüyorsun ama, yok.
Yine bir yere çıkamıyorum.
Çok koştum, gururumu da, inadımı da bıraktım. Bekledim sadece.
Anlamaya çalıştım.
Ama sanırım yapamadım, emin değilim.
En çok istediğim şeydi, seninle rakı içmek.
Şu an tek başıma içiyorum.
Ama hâlâ aklımda, hâlâ kalbimdesin.
Hep orada kalacaksın.
Kendi evinden başka bir evin var bende.
Ne zaman istersen gelebilirsin, ben arada topluyorum, tozlarını alıyorum.
Her an kapıyı açıp gelebilirmişsin gibi.
En azından aynı gökyüzüne bakıyoruz, belki bıraktığın nefesi içime çekiyorumdur -ki bu benim için onurdur.-
Diyeceğim o ki, gurur ve inat için çok kısa bi hayat yaşıyoruz.
Ne gerek var?
Kalk gel işte, burda her şey yemin ederim bıraktığın gibi.

13 Eylül 2015 Pazar

-4

Bir enkaz, ve bir enkaz daha.
Hayat bu olmamalı ya.
Bu kadar ucuz olmamalı.
Tutunmaya çalışırken yerle birleşmemeliyim.
Bir sürü kabuk bağlamayan yara, ütopik düşünceler, uyutmayan geceler.
Her gece tavanda yeni bir şey farkediyorum, o kadar da kötü değilmiş.
Bu kadar aya, bu kadar yazıya değer.
Tam oldu diyorum, yolunda her şey, bir devrim yaratıyorum. 
Yolun ortasından başladığım yere dönüyorum.
Tuttuğum her şey elimden kayıp giderken, sadece bakıyorum. Bu işler böyleyken kendi elimden tutuyorum.
Anlamıyorsun değil mi? Anlatamıyorsun da.
Biliyorum,bir zamanlar bir ev vardı.
İçinde mutluyduk, benzerdik.
Birbirimizi kırar, hırpalar sonra yine severdik.
Biz özeldik, sonra darbe yedik.
Ruhani yatalaklara hiç benzemedik. 
Onsuz yaşamayı düşünemediğim birine veda edemedim, hâlâ.
Duvarlarım var, benim bile milyon kere çarptığım.
Belki bir gün neden olduğunu ben de anlarım.
Ben hâlâ senden sonra adım atamadım.
Aklında mıyım?
Eskiden bir kelimenle bile gece uyuyamazken, şimdi tek noktana hasretim.
Sen bu havaları seversin biliyorum, ama sıkı giyin çabuk hasta oluyorsun.
Seninle bir senaryo yazmıştık ama hiç çekemedik.
Kalbimizin yarım kalan taraflarıydık biz seninle.
Şimdi kalbim yok.
Dağınığım, bir yorgan gibi.
Kırgınım, saç uçlarım kadar.
Devam etmek için çok kırgınım.
İnsan kendini özler mi ya?
Kendimde değilim biliyorum. Varlığım, yokluğum bir.
Oysa ki hayatım boyunca hiç tam olmadım.
Ben çok ütopyayım size, uzak durun benden.

6 Eylül 2015 Pazar

kediler kediler kediler

biliyorum seni de uyutmuyor geceleri.
o kadar ağır ki, gündüz bile uyuyakalamıyorsun.
kurduğun düşler ufak ufak sisler arkasında kalıyor.
bulamıyorsun tutunacak bi şey.
ekşimiş şarap gibi hissediyorsun kendini değil mi? ben de öyle.
hayatın tek düzeliğinden şikayet ederken, hayatının tek düze olmasını özlüyorsun.
çok istiyorsun defolup gitmek buralardan.
ama tutan şeyler var, kediler var.
saatlerdir karanlıkta bütün camlar kapalı, sigara dumanlarından evinin tavanında bulutlar oluşmuş bi şekilde oturuyorsun.
ellerin titriyor, kafan allak bullak ama yaşamaya çalışıyorsun.
yazmaya çalışıyorsun. çünkü kanayan yaralarını bu şekilde bantlıyorsun.
aramalara cevap vermiyorsun.
evde bulduğun bütün saçma sapan sigaraları içiyorsun.
nedensiz, sorgulamadan, düşünmeden yaşıyorsun. ama karşına hep bir soru işareti dikiliyor.
bazen yaşadığın şeylere anlam bile veremiyorsun.
şu hayatta kendine yaptığın tek iyilik, insanların söylediklerini umursamamak ve kendini hasta gibi hissettirmelerine izin vermemek, hasta bile olsan.
çok kırılmışsındır hayata, kaybetmeye saçlarından başlarsın.
diyorum ya düşünmüyorsun bi şeylerin varacağı noktayı. noktayı ne yapacaksın ki zaten, bi sike yaramıyor.
çoğunluğun aksine, yalnızken mutlusun ve insanların sana deli gözüyle bakması sikinde değil. olmasın da zaten. ne gerek var?
ilk kez bu kadar çok yaklaştın ölüme. uçurumun kıyısındasın. hafif bir rüzgar esiyor ve sen 18 yaşındayken ölümü düşünüyorsun.
yalnız da ayağa kalkıyorsun. o uçuruma tükürüp arkana bakarak ilerliyorsun.
hayatın boyunca tek bir dileğin vardı. ama sen bile bilmiyorsun dileğini.
sokaklardır evin o yüzden evden çıkmak istemezsin hiç.
kurduğun cümleleri kimse anlamaz, anlayanlar sana ‘’ayaklı ironi’’ der.
herkesin kafa cinayet bilirsin.
asla bi şeye nokta koyamazsın. o yüzden hiç büyük harfle başlayan cümlen olmamıştır hayatın boyunca.
yolda yürürken bakarsın o salak suratlara.
hepsinden nefret ediyorsun biliyorum.
ama yine de hepsine birer şans veriyorsun. bazılarına 2,3,4..
ve birkaçına hayatını sikme özgürlüğünü bile.
her zaman bi umut olduğuna inandın. ama hiç umutla karşılaşmadın.
zor ve karmaşık bi yolda tek başına yürüyorsun ve bu senin seçimin.
kendine yazık etmekten başka bir şey değildir çoğu zaman hayatın. Ama bundan gram şikayetçi de değilsin.

uyuyup uyanmana bi sebep kalmamıştır.
ya da gerekli midir sebep?

belki sırf bunu düşündüğün için bakarsın tavana.