26 Haziran 2025 Perşembe

 yörüngelerimizde olmamızı özlüyorum. kaybolduğumuz yoğun hayatlar içinde, ellerimizden tutamıyor oluşumuza azıcık gönül koyuyorum. pusulalarımızı kaybetmekten kaçınıyorum. derimin altında, kalbimin içinde ve beynimde zonklayan sana dair her şeyi çok seviyorum. monologlarımızdan hoşlanıyorum, denize baktığım her bankta yanıma seni oturtuyorum. 

rüzgara kendini bırakan kuşlar beni çok korkutur ama seninle onlar kadar özgür olmayı özlüyorum ve bu çoğu zaman da sadece filmlerde olur gibi geliyor. ve ben hala bizim hikayemizi anlatacak kadar senaryo yazamıyorum. ama biliyorum ki, şahsi hikayemin kredilerinde adın geçer. evin yolunu arar gibi. 

22 Haziran 2025 Pazar

 bütün yalanlara kanıyorum, her şeye evet diyorum, yine de kendimi bu kadar yalnız hissetmekten alıkoyamıyorum. bütün manipülasyonları göğsümde yumuşatmaya çalışırken çelik yeleğimi, hangi evim dediğim dört duvar arasında unuttuğumu düşünüyorum. kupkuru bir dala döndürdüler kalbimi kocaman bir çiçekli bahçeyken. beni suladıklarına inandım sevdiğim şeylerin, sularının ne kadar bulanık olduğunu görmeden. yavaş yavaş solduğumu hiç farketmeden çiçeklerimin güzelliğine dalmışım, solduklarını bilmeden. şimdi sahip olduğum birkaç parça şeye yanan bir kibritle yaklaşmak istiyor gibiyim. ait olduğumu düşünmekle başlamış hatalarımın domino gibi yıkılması üzerime.

her gün buraya ilk geldiğim güne dönmek istiyorum, en baştan başlamak için. hissettiğim güzel şeyleri bile benim suçum haline getirdiler. bilinçli aldığım nefesleri öksürükleriyle zehirlerler, onlardan kaçtığım uykularımın rüyalarını gerçeğe yakın kabusa çevirirler. rüyalarımda görüyorum senden görmediğim şefkati, uyanıyorum şaşkınlığıyla. sarmadığın gibi sarmaladığın, bakmadığın gibi baktığın, olmadığın kadar içtensin. keşke hep rüyalarımda kalsaydın. ufak tefek şekilsiz taşların olsaydı bana tek dokunan kötülüğün o da kabulümdü. 

kendimi bana hatırlatan aynaya dönmek istiyorum. o aynaya bakamıyorum. kendimi göresim de yok sanıyorum. ama sonra duyuyorum içime işleyen o sesi ve o sesle birlikte içimde kıstığım her şeyin sesini. kapattığım musluklar açılıyor. bana verdiğin kadar büyük bir alana ihtiyacım yok sanıyordum, o alanın içinde olan sevgi ve şefkat miktarını farkedene kadar. 

bütün bu yazgının nasıl geliştiğini merak ediyorum hep ve şaşırıyorum; ne acayip bir yazı. sonra dönüp kendime bakıyorum, kozamdan çıktığımdan beri o kadar büyük bir kelebeğim ki, kozamdan daha küçük bir yere sığmaya çalışmamalıydım. hiçbiri benim suçum değildi, bunları da ben haketmedim. ben her şeyi çok iyi yaptım, bunu da şurdan biliyorum; benim elimden baya iyi şeyler gelir, elimden gelen şeyler baya iyidir. aynaya bakmıyorum ama gözümü kapatınca aynanın karşısındayım.

17 Haziran 2025 Salı

 sahip olduğum birkaç çamaşır ve biraz çorabı günün başında satın aldığım bir kutuya koyunca yerleştim ve bir yerde evim var sanıyorum. oysa burada nasıl varolma savaşı verdim, veriyorum. aynı içimdeki gibi, dış dünyamdaki gibi. hala aynı yalnızlaşmalar ve aynı yalnızlaştırmalara kafa tutmaya çalışırken, büyüyen bütün stresi içime attığım gecelerin sabahlarında iştahım yok. ne yorgunum. 

“hiçbir yere ait olamayanları iyi tanırım, her yere aitmiş gibi davranırlar.” 

iki güleryüzüne kanarım, dönmeyeceğim. yatağını bulan suyla işim yok belli ki, ben yeni barajlar peşindeyim; hem kendime, hem de dünyaya ziyan. 

bağıramıyorum ne sana ne kendime, beni bana unutturdular! beni yine öyle kötü sevdiler! 

ben hala bana sadık olduğum için verdiğim bütün bu savaşların ortasındayım, hala sadece kendime sadık olduğum için sana duyduğum sevginin arkasında duruşum. sen ki öyle birisin, sana sevgimin karşısında bile duramıyorsun. beni senin kurtlardan kurduğun sofranın, ana yemeği sandın belli ki, bilmedin ki ben ancak bir sofradan kalkarken ağızda kalan o en güzel tadım. senin tadın tuzun yok, damak zevkin de yok, sen anlamazsın böyle şeyleri.