22 Aralık 2015 Salı

-1

ben sana neler yazdım, sen hiçbirini okumadın.
neler bağırdım, kapattın kulaklarını duymadın.
neler vardı içimde sana söyleyeceğim, dinlemek ister gibi bi' halin yoktu.
bundan sonra bana susmak düşüyor.
-
çıktığım her yolda kaybolmuşum seninle.
beni öyle bi' yerde bırakmışsın ki, hâlâ yolumu bulamadım. 
-
sözcükler yetmiyor, konuşmuyorum artık.
yollar çok, bi' yere çıkarım mutlaka.
ben sora sora seni buldum, Bağdat koymaz bana.
-
sen oralarda iyi uykular uyu.
ben burda senin için de uykusuz kalırım. inan bu da hiç koymaz.
yokluğunun yanında, hiçbir şey koymuyor bana.
kıyaslamam bile seni bir başkasıyla.
yokluğun öyle ısıtıyor ki beni, 
varlığına yazdığım şiirler çoktan kitap oldu.
iyi ki gittin, şimdi sıra yokluğunda.
-
birçok şey yazdım duvarlara hepsi silindi.
seni yazdıklarım ilk gün ki gibi.
-
ben sana uyuyup, sana uyanıyorum.
biliyorum umrunda bile değil.
bu da koymuyor bana.
ben seni, sen olmadan sevdim, 
çok büyütülecek bi şey yok aslında.
-
ben çok yoruldum ama.
eğer senin gücün varsa, sen devam et.
ben bir ara sana yetişirim.
-
öpüyorum saçlarından.

11 Aralık 2015 Cuma

birkaç sigara ve kanayan yaralar

bir sürü sigara yakıyorum arka arkaya ama hiçbirinin tadını almıyorum.
yaktığımı unutup, yenisini yakıyorum.
-
yaralar kapanmıyor.
istediğin kadar krem sür, istediğin kadar zamana bırak,
kabuk bile bağlamıyor.
sürdüğün o kadar krem ve geçen zamanla kalıyorsun öyle.
-
en çok acıtan yaram sensin.
eskiden merhem olurdun.
şimdi kabuk bile bağlamıyorsun.
bana hiç acımadın, hâlâ acımıyorsun.
hiç insafın yoktu eskiden, bakıyorum yine değişmemişsin.
-
ben mi her şeyi çok heba ettim, dağıttım saçtım, bilmiyorum ama
yaşlanmış hissediyorum kendimi.
ve bunun rakamsal yaşla hiçbir alakası yokmuş.
bunu 2 gün önce farkettim.
hayatımda bi şey değişmedi farkedince, orası apayrı bi konu.
-
hayatın ortasına çakıldım ama ne çakılmak, anlatamam.
yaşamımı devam ettirmeye gram mecalim kalmadı, çırpınıyorum.
-
hayatım boyunca her yerde, her dakika oscarlık performans gösterdim ama tebrik bile almadım.
mutluymuşum gibi, dertsizmişim gibi, unutmuşum gibi, yaşıyormuşum gibi.
sorduklarında hep iyiydim.
o kadar çok güldüm ki, herkes gülmekten ağlıyorum sandı.
bu da benim tek yeteneğim olarak geçsin tarihimin yırtık sayfalarına.
-
bana seni soran herkes senden nefret ediyor.
ben de senden nefret ediyorum.
sen de benden nefret ediyorsun.
ne kadar çok ortak yanımız var.
-
keşke filmdeki gibi hafıza sıfırlama yöntemi olsaydı da, seni hatırlamasaydım.
seninle kaybettiğim senelerimi sensiz yaşayabilseydim.
her şey daha güzel olurdu belki.
ihtimaller bile seninle olmaktan çok daha güzel.
ama beni sorarsan ben iyiyim,
kapanmayan yaralarımla yaşıyorum.
yaşamaktan kastı sadece nefes almak olan birinin, başkasına nefes olan birine bunu anlatması da ne kadar ironik değil mi?

31 Ekim 2015 Cumartesi

-2

daha mutlu uyanacağım günler elbet olacaktı
ama daha uyuyamazken, uyanmayı beklemek baya saçmaydı.
bu saatte içilen her sigara ciğer deler.
siz bilmezdiniz hatta bilmek bile istemezdiniz.
hissedemezdiniz.
ben nasıl tarif edeyim ki, karanlıkta savrulan dumanların melankolikliğini?
ben anlaşılmaz değilim, siz anlayamadınız.
yalnız kalmadım, ben bunu seçtim, siz zaten yoktunuz.
böyle gecelerde zaten yalnız olunur. iyi ki yoksunuz.
-
vicdanınla başbaşa kalırsan -umarım bir gün- beni orda bulacaksın.
asla yanında olmadığımda.
yaptığın hiçbi şeyden zevk almadığında anlayacaksın.
kalabalıklarda yalnız hissettiğinde anlayacaksın.
ben yine yanında olmayacağım. sen benimle olan kalabalığını kaybettin çünkü.
kendimi hiç olmadığım biri gibi tanıyorum artık. baya iyiymişim aslında.
her sabah aynaya baktığında, gördüğün şeyden nefret ettiğinde anlayacaksın.
büyümek değil bu, düpedüz yaşlanmak.
siyah kelimelerin hiçbir beyaz kağıda tutunmayacak. 
senin izin kalmayacak hiçbir caddede.
kaloriferler dahi ısıtmayacak seni, sevdiğinin ellerine ne hacet.
bir gün gittiğinde buralardan, seni hatırlayan tek kişi ben olacağım. 
ve sadece susacağım.
o zaman anlayacaksın, hiçe dönmeyi.
ben her sabah böyle uyanıyorum, 
sen de alışacaksın.

14 Eylül 2015 Pazartesi

-3

Söyleyebileceğim çok fazla bir şey yok.
Kelimelerim yok, düşünemiyorum.
Yeni bir hayat istemiyorum, yeni insanlar istemiyorum.
Kendimi hep kapattım yeni şeylere.
Çünkü alıştığın şeyleri kaybediyorsun, bunu kim ne yapsın ki?
Önemli olan, alıştığın şeyleri kaybetmemek.
Bir insan ya da başka herhangi bir şey.
Kaybetmemek için her şeyi yaptığında durup düşünüyorsun ama, yok.
Yine bir yere çıkamıyorum.
Çok koştum, gururumu da, inadımı da bıraktım. Bekledim sadece.
Anlamaya çalıştım.
Ama sanırım yapamadım, emin değilim.
En çok istediğim şeydi, seninle rakı içmek.
Şu an tek başıma içiyorum.
Ama hâlâ aklımda, hâlâ kalbimdesin.
Hep orada kalacaksın.
Kendi evinden başka bir evin var bende.
Ne zaman istersen gelebilirsin, ben arada topluyorum, tozlarını alıyorum.
Her an kapıyı açıp gelebilirmişsin gibi.
En azından aynı gökyüzüne bakıyoruz, belki bıraktığın nefesi içime çekiyorumdur -ki bu benim için onurdur.-
Diyeceğim o ki, gurur ve inat için çok kısa bi hayat yaşıyoruz.
Ne gerek var?
Kalk gel işte, burda her şey yemin ederim bıraktığın gibi.

13 Eylül 2015 Pazar

-4

Bir enkaz, ve bir enkaz daha.
Hayat bu olmamalı ya.
Bu kadar ucuz olmamalı.
Tutunmaya çalışırken yerle birleşmemeliyim.
Bir sürü kabuk bağlamayan yara, ütopik düşünceler, uyutmayan geceler.
Her gece tavanda yeni bir şey farkediyorum, o kadar da kötü değilmiş.
Bu kadar aya, bu kadar yazıya değer.
Tam oldu diyorum, yolunda her şey, bir devrim yaratıyorum. 
Yolun ortasından başladığım yere dönüyorum.
Tuttuğum her şey elimden kayıp giderken, sadece bakıyorum. Bu işler böyleyken kendi elimden tutuyorum.
Anlamıyorsun değil mi? Anlatamıyorsun da.
Biliyorum,bir zamanlar bir ev vardı.
İçinde mutluyduk, benzerdik.
Birbirimizi kırar, hırpalar sonra yine severdik.
Biz özeldik, sonra darbe yedik.
Ruhani yatalaklara hiç benzemedik. 
Onsuz yaşamayı düşünemediğim birine veda edemedim, hâlâ.
Duvarlarım var, benim bile milyon kere çarptığım.
Belki bir gün neden olduğunu ben de anlarım.
Ben hâlâ senden sonra adım atamadım.
Aklında mıyım?
Eskiden bir kelimenle bile gece uyuyamazken, şimdi tek noktana hasretim.
Sen bu havaları seversin biliyorum, ama sıkı giyin çabuk hasta oluyorsun.
Seninle bir senaryo yazmıştık ama hiç çekemedik.
Kalbimizin yarım kalan taraflarıydık biz seninle.
Şimdi kalbim yok.
Dağınığım, bir yorgan gibi.
Kırgınım, saç uçlarım kadar.
Devam etmek için çok kırgınım.
İnsan kendini özler mi ya?
Kendimde değilim biliyorum. Varlığım, yokluğum bir.
Oysa ki hayatım boyunca hiç tam olmadım.
Ben çok ütopyayım size, uzak durun benden.

6 Eylül 2015 Pazar

kediler kediler kediler

biliyorum seni de uyutmuyor geceleri.
o kadar ağır ki, gündüz bile uyuyakalamıyorsun.
kurduğun düşler ufak ufak sisler arkasında kalıyor.
bulamıyorsun tutunacak bi şey.
ekşimiş şarap gibi hissediyorsun kendini değil mi? ben de öyle.
hayatın tek düzeliğinden şikayet ederken, hayatının tek düze olmasını özlüyorsun.
çok istiyorsun defolup gitmek buralardan.
ama tutan şeyler var, kediler var.
saatlerdir karanlıkta bütün camlar kapalı, sigara dumanlarından evinin tavanında bulutlar oluşmuş bi şekilde oturuyorsun.
ellerin titriyor, kafan allak bullak ama yaşamaya çalışıyorsun.
yazmaya çalışıyorsun. çünkü kanayan yaralarını bu şekilde bantlıyorsun.
aramalara cevap vermiyorsun.
evde bulduğun bütün saçma sapan sigaraları içiyorsun.
nedensiz, sorgulamadan, düşünmeden yaşıyorsun. ama karşına hep bir soru işareti dikiliyor.
bazen yaşadığın şeylere anlam bile veremiyorsun.
şu hayatta kendine yaptığın tek iyilik, insanların söylediklerini umursamamak ve kendini hasta gibi hissettirmelerine izin vermemek, hasta bile olsan.
çok kırılmışsındır hayata, kaybetmeye saçlarından başlarsın.
diyorum ya düşünmüyorsun bi şeylerin varacağı noktayı. noktayı ne yapacaksın ki zaten, bi sike yaramıyor.
çoğunluğun aksine, yalnızken mutlusun ve insanların sana deli gözüyle bakması sikinde değil. olmasın da zaten. ne gerek var?
ilk kez bu kadar çok yaklaştın ölüme. uçurumun kıyısındasın. hafif bir rüzgar esiyor ve sen 18 yaşındayken ölümü düşünüyorsun.
yalnız da ayağa kalkıyorsun. o uçuruma tükürüp arkana bakarak ilerliyorsun.
hayatın boyunca tek bir dileğin vardı. ama sen bile bilmiyorsun dileğini.
sokaklardır evin o yüzden evden çıkmak istemezsin hiç.
kurduğun cümleleri kimse anlamaz, anlayanlar sana ‘’ayaklı ironi’’ der.
herkesin kafa cinayet bilirsin.
asla bi şeye nokta koyamazsın. o yüzden hiç büyük harfle başlayan cümlen olmamıştır hayatın boyunca.
yolda yürürken bakarsın o salak suratlara.
hepsinden nefret ediyorsun biliyorum.
ama yine de hepsine birer şans veriyorsun. bazılarına 2,3,4..
ve birkaçına hayatını sikme özgürlüğünü bile.
her zaman bi umut olduğuna inandın. ama hiç umutla karşılaşmadın.
zor ve karmaşık bi yolda tek başına yürüyorsun ve bu senin seçimin.
kendine yazık etmekten başka bir şey değildir çoğu zaman hayatın. Ama bundan gram şikayetçi de değilsin.

uyuyup uyanmana bi sebep kalmamıştır.
ya da gerekli midir sebep?

belki sırf bunu düşündüğün için bakarsın tavana. 

13 Nisan 2015 Pazartesi

''hâlâ acıyor kırılan yerleri kalbimin''

sen çıkardın beni saklandığım delikten.
bu hayata böyle devam etmek istemiyorum.
içim ne kadar acıyorsa, kahvem de o kadar acı olur.
zamanla içimde acıdan bir boşluk oluştu. uyuşmadı hiç. uyuşturmaya çalışmadım ki hiç.
bir sigara. yanıyor benim için. ve bitiyor.
bir sigara daha ve bir tane daha diye diye paket bitiyor.
belki ciğerim iflas etti ama kalbim hala aynı yerde ve hissedebiliyorum.
hissetmek canımı acıtsa da hissetmek istiyorum sonuna dek.
kalbim uzaklarda bi yerlerde.
uyuyamıyorum.
seninle göz göze gelmek ne mükemmel bir intihardı.
yine savruluyorum rüzgarın ellerinde.
bu kez kanatmadım kendimi.
sen bilmiyorsun ama sana söz vermiştim ben.
adımı başka birinden duyduğumda bir hışımla dönüp baktım hep, senin seslenmiş olabileceğin ihtimalinle karşılaşmak için.
ama o, hiç sen olmadın.
senden önce uyandığımda ses yapıp seni uyandırmayacaktım ben.
çay demleyecektim.
ah, can içim.
en azından nefes aldığını biliyorum.
aceleci yaşamaya başladım.
yemin ediyorum sana ''bu aciz şarkılar, bu aciz dualar seni geri getirmedi.''
iyi ki o gün gelmedin.
eğer gelseydin dinleyeceğimiz şarkıları dinleyemezdik. çünkü kulaklığımın sol teki bozuk.
aç pencereleri sonuna dek. perdeleri de.
hava güzel şimdi oralarda.
ben hep, kafama otoban gürültüsünü doldurup gidiyorum.
bu son değil.
canımı yakan şey ise,
sana benzettiğim kadınların, hiçbirinin sen olmadığını bilmem.

*sana bunları hiç bilmediğin bi yerden yazdım.