seni anlatabilecek bir melodim yok kusura bakma her seferinde kapının önüne böyle kuru kuru cümleler bırakıyorum. deniyorum ama.
ben daha vitamin bile değilken yazılan, söylenen şeylerle seni ağlıyorum.
en sevdiğin şeyle sarılıp ağlaşıyoruz günlerdir, o da bu durum karşısında son derece şaşkın. belki de onunla ilk defa aynı dili konuşuyoruz, o yine dört ayak üstüne düştü zaten 8 canı daha var, benim kaç?
onu benden daha mı çok özleyeceksin?
ne kadar zormuş, dimi? bir arada olmak da, apayrı yolların yolcusu olmak da.
hep çok çirkin oluyorum senden sonra, bunu da sevmiyorum.
'konuşmayı unutursam' diye korkuyo musun sen de? insan olmanın ve iletişim kurmanın temel taşlarını yitirme endişesini geride bırakalı çok oldu ama bir faydası olmayacak diye susuyor musun sen de?
alelade bir rüzgarmış, her şeyi geride bıraktıracak bir fırtına sanmıştık. şimdi bütün şişeler de boş, anlatmaya yetecek kadar kelime bilsek de yetmiyor. aynı kelimeyi birden fazla kez söylemeyi denedin mi, beyhude o da; hafifletmiyor.
onca yalanın arasından ancak bu kadar sıyrılabilmişim. sana hep inanmak istemiştim.
aramadan bulduğun şey, arayıp bulacaklarından her zaman çok daha iyi olacak.
içimi açtığın ve içeri sızmasına izin verdiğin bu ışığı da alıp götürdün. sadece sen gitmedin, benden birçok şeyi götürdün.
aldanma bir şeylere ve başka şeylere;
kayıp iki çocuk, bizi ve birbirimizi kaybettik, artık ben de aramıyorum.
*sevdiğimiz çiçek eylül sonuna kadar hasat edilirmiş. *
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder