ben bu çarkın dişlisi olamıyorum. paslanmışım, görevimi yerine getiremiyorum.
aklım yerinde kalsın diye, teknik direktör oldum. espri sandınız. ben de sizinle güldüm. farklı şeylere gülüyorduk, çaktırmadım. sizinleyken sempatik takıldım, maskemi indirmek size şov gelirdi, yapmadım. zamanla da bu role baya alıştım. derinliğimi sizinle doldurmadım, zaten yetmezdiniz, çoğu boş kalırdı. feda ettim her şeyi bu derinlik uğruna, soyadımı da size bırakabilseydim keşke. sadece ismim kalsaydı, birkaçınızın beni layık gördüğü yerde.
bir kargaşa yaratılmıştı, biraz müzik iyi gelirdi. ateş etrafında bağdaş kurmakla bağ kurulmuyordu, bunu sonradan anladık. zaten bağdaş kurmak da çoğu zaman saygısızlık olarak addedilirdi; bağ kurmak için yapılan şeyler gibi. bir fotoğraf vardı, deklanşöre basan biri ''aynı dili konuşan insanlar'' olarak düşünürdü. aynı kelimeyi, farklı dillerde söylemek bile aynı dili konuşmanın yanından geçmez. biz bu kalabalıklarda yegane yalnızlığız. daha fazlası da olmayacağız.
bütün bunlar birinci dünyamızın savaşıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder