27 Aralık 2024 Cuma

 şimdi bu bende bıraktığın boşluk var ya, batsın sana. tenine işlesin, canını yaksın, senin benim canımı yaktığın gibi.

keşke benden aldığın her şeyi bana geri versen, zaten yeterince kaybettiğim bir seneydi. sen hiç anlamazsın. dinlesen de duymazsın. birinin her şeye rağmen kendini geri kazanması nasıldır sen bu zaferi hiç tadamazsın. senin bıraktığın hiçbir boşlukta, kendi boşluklarında dahi bir çiçek büyümez. 

bari benden daha iyi durumda olduğuna şükretmek için yakınlarımda olmaya devam etseydin. en azından yaptığın gerçek bir şey olurdu; bencil -ki zaten olduğun şey bu- ama gerçek. 

sen cesur bir kaybeden değilsin, sen korkarsın. artık senin bir tutam bile bulunmadığın hayatımda, her şeye rağmen yaşamanın nasıl bir şey olduğunu hiç bilemezsin. yine de merak ediyorum, uyuyabiliyor musun geceleri? 

bu kalbi beraber inşaa etmiştik ya hani, onu yerle bir etmekten hoşlandın mı? ben zaten tek başıma inşaa ettiğimde daha mutlu oluyorum, daha bir güzel sığıyor ve uyuyorum kalbime. sen zaten en başından burada oturmaya muhtemelen layık değildin. 

yasım bitti ama sitemim bitmez, beni anlayacağın günü bekliyorum. ettiğin yazıklar bende bir yer bulamaz. ama onlar seni hiç terk etmez. 

seni özlüyorum, ne güzel gülüyorsun şimdi, keşke beraber gülseydik.

25 Aralık 2024 Çarşamba

 zamanda yolculuk yaptığımı keşfettiğim bir yere ayak basmak üzereyim. orada olmadığın kadar hala oradasın, baktığımda yokluğunda görüyorum seni, o boşlukta. önünden bile geçemediğim, geçsem kafamı yere eğdiğim yer beni alıp aylar öncesine götürüyor. keşke diyorum hala orada olsan, her şeye rağmen. bu da bencilliğimdir. bir saatti seninle ömrümüz, orada durdu. çalışan saatler, yalnız saatlerdir. ben o saatin akrebi yelkovanı olmak zorunda kaldım o günden sonra ama gel gör ki, bu bana yakışmadı, eğreti duruyor her saniye senden sonra. 

aşkım, soğuktu ve yağmur çiseliyordu ama çok uzun zamandan beri üzerimde yağmur bulutuyla dolaşıyorum. bu boşluğun içinde kendimi bulup sonra tekrar kaybediyorum. bu boşluğu çocuğum gibi besleyip büyütüyorum sanırken yanılıyorum. ben bu boşluğa çekiliyorum. sonra onu kozam sanıyorum, henüz içinden çıkamadığım. sanırım haklıyım ama haklı olmak da istemiyorum. 

her şeyin çok kötü ama bir o kadar da çok iyi olduğu tek zamanı da seninle yaşadıktan sonra hala titreyen ellerimi koyacak bir yer bulamıyorum. 

alabileceği kadar un koysam da farketmez, fırına attığım an dağılırım tepside. 

bir yere gitmenin artık sadece gitmek olmadığı, içinde biraz terkedilme, biraz kaçma, bilimum korkular üzerine yürüme de barındıran bir noktasındayım ya şimdi hayatımın; bulutlarım tanıdıktır ve de tanıktır. bulutlar kötü değildir, içinde her türlü şey barındırır.

biraların alüminyum kağıtlarını düzleştirmeyi gençliğimde huy edindim, henüz şairleri bilmeden. gençliğim diyerek cümleye başlamayı beklediğim senelerde elimden tutan şairlerden, sonradan öğrendim ki, kader öyle düzelmiyormuş, o kadın da düzeltememiş o kağıtlarla. acaba sonum benzer mi, diye merak ederim senelerdir. ama biliyorsun tanrım, dalgınlığında kaybolmak istemiyorum artık, güzel yaşlanmak istiyorum. tanrım, seninle konuşmaya başladığımdan beri hiçbir şey değişmemesine rağmen yaşlanmak istiyorum. sahip olduğum bu kalabalıkla keyifle yaşlanmak istiyorum. çünkü çok soğuk bir kış gününde bile buldu beni güneşlerim. 

minörüydü, majörüydü bir şekilde geldim olduğum yaşa. çok zayiat verdim ama bir şekilde dikiliyorum hala ya da öyle olduğunu sanıyorum. umarım aynada gördüğüm, çok gerçekçi balmumu heykelim değildir. ki bence kanlı canlı insandır bu gördüğüm, kendimden hatırladığım bir şey çünkü ben bu kadar sabit kalamam, küçük adımlar bazen görülmez ama sabit olmadığımı herkes bilmesin zaten. 

eskiden havalar ısınınca, gülümserdi bulutlar arasından hayat bana. şimdi yazlarım, kıştan daha sert ve kurak geçiyor. kışları çekiliyorum içime, ısınmak için canım yanıyor, üşümeyi sevmem. 

kendime rastlayacağım bugün eskiden bulunduğum bir yerde. ne kadar değiştiğimi ve aynı zamanda ne kadar da değişmediğimi farkedince çok şaşıracağım. hala aynı cümlelerin altını çizebilecek olduğum gerçeği ile henüz kendime rastlamadığımı bildiğim cümlelerin varlığı arasında biraz kayboluyorum. 

dibi görüp oradan tekrar yukarıya seken insanlar tanıyorum. ama dibe alışanları da tanıyorum. insan olduğu her yeri dibe de döndürebilir, bunu da biliyorum. 

şimdi ben yerden yükseğe doğru sekmek üzere tekrar dibe düşüyorum ama yolu da biliyorum.

yani tanrım lütfen önüme sınavlar koyma, sen beni yalnız da koma.

amin


ve tanrım teşekkür ederim, her duygumu deneyimliyor, hepsine de sahip çıkıp onlarla arkadaş oluyorum. çoğunu da hep aynı anda deneyimliyorum genelde ama yalnız olmamak iyi hissettiriyor. beraber de gülebiliriz, ben komik biriyimdir. bu yolu çiçeklerle donatalım artık olur mu tanrım?

24 Aralık 2024 Salı

merhaba tanrım,

yine ben geldim. sanırım her şeye rağmen sevdiğin bir kulunum.

nasılsın? gerçekten merak ediyorum keyfin falan yerinde mi?

ben bildiğin gibiyim ama sadece sen bilirsin nasıl olduğumu. öyle yabancılaştım kendime. 

tanrım biliyo musun, bu açık hava, ağaçlar falan çok güzeller. 


tanrım, her şey aramızda. her şeyi aramızda halledelim. ben düşman olmak niyetinde değilim artık; birbirimizin suyuna gidelim. zamanında beni biraz gücendirmiştin. bir şeyleri olan ama onlara bir karış mesafede duran bir çocuktum, yani bir çocuk olarak hiçbir şeyim yok gibiydi. şairlerim vardı elimi tutan. tanrım sen neden bir seyirciydin hayatıma? sen neden tutmadın elimi? 


başka söyleyeceklerim de var, aradan çıkarayım hep böyle olmaz;

hep dalga geçtiler gülmemle tanrım. zaten çok az gülerdim. çok güldüğüm koşulları da aldın benden sonra. başkalarına ayıp olmasın diye geçti kaç senem, ben saymadım sen saydın mı tanrım? 

bunu anlamak için yaktım yıllarımı. beni hiç sevdiler mi, sen beni hiç sevdin mi tanrım? 

bildiği çoğu şeyi tek başına öğrenmiş bir çocuk olarak bu yaşımda bile, bak şimdi seninle iletişim kurmaya çalışıyorum, seni tanımaya çalışıyorum. bu hayatta zaten çok korkutucu şey varken neden herkesin senden korkmasını istedin tanrım? 

tanrım, gücenme ama ben senin edebiyatını pek beğenmiyorum. daha güzel alın yazıları okumuştum, kendiminkiler hariç. benimkileri neden böyle yazıyorsun? 

ben gençken daha cesurdum, şimdi esen yelden ürken birine neden dönüştüm tanrım? geceleri uyuyamıyorum, korkularımı alır mısın benden? 

güneşlerime ihtiyacım var, acaba yanındalar mı, iyiler mi? onları çok özledim ama bir o kadar da korkuyorum gelmeye yanlarına. 

güzel yaşlanmak istiyorum tanrım. güzel, mutlu ve sevdiğim bir kalabalıkla yaşlanmak istiyorum.

tanrım bana yüzünü döner misin, kimseyi gücendirmeyeyim diye atamadığım her adımda biraz daha kayboluyor, biraz daha yabancılaşıyorum. 

21 Aralık 2024 Cumartesi

 



neyin telaşı bu bilmiyorum, hep bir yere yetişir gibi koşarak uzaklaşıyorum senelerdir kendimden. 

keşke bazı anları daha dünmüş gibi elimi atıp bulup gidebilsem. yabancısı olmadığım bir güne hasretim dinmiyor. zaten tanıdık tanımadık herkesin müthiş yabancı geldiği şu günlerde, ben yine senin tanıdıklığını arıyorum. bütün o yabancılıktan sıyrılıp, geçmişten bugüne bakan gözlerinin tanıdıklığını. neyi neden söylemediğimin, neyden niçin vazgeçtiğini anlar bakışlarımızın sıcaklığını. her şeye rağmen ve birçok şeye bedelmiş.

bir şey var aramızda. ne olduğunu irdelemeyeceğimiz ama irdelemesek de anlayacağımız. şimdi bunlar, şu an giydiğimiz gömleklere muhtemelen pek uymayacak kravatlar ama yazmak zorunda hissediyorum, korkarak. 

bilirsin, sanat sanat içindir. biz de zamanında sanat içindik. 

iyi şeyler, iyilerin yanına kalır. o yüzden seneler sonra da buradayız. kaç saat geçerse geçsin, hala söylenecek birçok şey kalıyor. o yüzden şimdi bu klavyenin başındayım. 

eskiden gizli ve anlaşılmaz şeyleri severdin, ben o zaman da seni anlamayı severdim. ama direkt ve açık olduğunda da seni anlamayı seviyorum. bense herhalde hep, her şeyi açığa vurmamla meşhur oldum. ama sadece birbirimize.

bakışların bana bir sürü şey anlatıyor. sanki kendimi hiç unutmamışım gibi, sanki hep ne istediğini bilen, ne hissettiğini anlamaya çalışan masanın diğer tarafındaki çocuğum. 

dediğim gibi, ‘’her şeye rağmen ve çoğu şeye bedel.’’

ama merak ettiğim bir şey var, senin gözünde ben nerdeyim?

bizi bir defter dolusu da kurtardı ama en önemlisi bizi bir noktada biz kurtardık. 

yanlış zamanda doğru şarkıları dinleyerek büyüdük diyebilir miyiz?

herhangi bir yaşama hevesinin yarattığı br heyecan kalmamışken etrafımızda, yani aslında baya büyümüşken, nerelere saklanmıştık? bütün bu yabancılıkta, vahşilikte ve varolma çabasıyla koşturan bu kentte bizim bizden başka hiç kimsemiz yoktu, haliyle de hep kendimize sindik. 

zamanı geldiğinden ve bir zorunlulukla büründüğümüz o rollerden en son ne zaman çıktık?

biz o yapılan iyilikleri biliyoruz, hiçbiri bize iyi gelmedi. kendimiz için bile iyinin ne olduğunu günlerce düşündük. sen kaybolmayı severdin, ben savrulmayı. hayatımızın bir noktasında karşılaşmamız o yüzden başlı başına mucizevi bir tesadüftü. hayatın bizden birer robot olmamızı istediğini farkettiğimizde kafa tutmaya başladık her şeye. en anarşik yıllarımızdı. bir daha kim bilir ne zaman o kadar cesaretli olduk. seneler içinde birçok farklı insan olduk, hepsini içimizde barındırdık, hepsine kucak açtık. hepsini birbirimize açtık. haliyle sevdiğimiz bir sürü insan oldu aslında. başka biri değildi onlar, hepsi bizdik. ama bir o kadar da aynıydık.

iyi ki seni sevmek benden o kadar çok şey aldı götürdü, iyi ki benden bir sürü şey ç/aldın. çünkü zamanla hepsinden daha fazlasını ve daha güzellerini koydun yerine. ve şu an hala nerede olursam olayım, hep senin kattıklarını götürüyorum yanımda. çünkü mucizelere ve boyumdan büyük şeylere inanmayı öğrendim. bazen insanın kendini tanımasının tek yolunun kendini güzelce kaybetmesi olduğunu öğrendim. sonra tanışmak için kendimle, senin gözlerine baktım. bana beni en güzel halimle gösteren bir aynasın. kendimi geri tutmak istemiyorum, yanlış anlaşılma korkusunu yaşamak da istemiyorum. ne olursa olsun bir sürü şey yaşadık, her cümlemizde eser miktarda romantizm bulunacak ister istemez. ama bu kaçınılmamız gereken bir şey değil, bunu artık kabul ediyorum. 

o yüzden artık açılmamış kolileri etrafa saçıyorum, kuytu yaraları gözler önüne seriyorum. çünkü inan bana, her şeyin koyulabileceği bir raf, her yaranın ister istemez bir merhemi var. belli ki yine buradayız ve umarım hep burada kalırız. ama biz birbirimizi biliriz, olduğumuz gibi, olmak istediğimiz gibi ve olacağımız gibi. biz bizi hep seneler sonrasından tanırız. iç ne kadar derindir bilemedim hatrı artık sayılır ömrüm boyunca ama seninle her birbirimizi anlamak için ruhumuza gözlerimizi dikişlerimiz anlatır bana, sanırım hiç sonu yok derinliğin. 

eskiden olsa derdik; ne güzel, keşfedecek bir sürü yerimiz var. şimdi sen ne dersin? niyet okumak istemem. ama zaman ve karakter de biriciktir. bazen de tozlarını almak gerekir. 


o yüzden, ‘’ne güzel, keşfedecek bir sürü şey var; her şeye rağmen ve çoğu şeye bedel.’’

13 Aralık 2024 Cuma

 kendimi uzun zamandır kırmızı ışıkta duran bir arabanın şoförü gibi hissediyorum. trafik akacak korkusuyla hem bir ayağım sürekli gazda, hem de her an kenara çekerim rahatlığını hissedebilmek için sağ şeritte gidiyorum, güvenlik şeridine yakın olmak için. 

beni korkutan çok fazla şey var etrafımda. bunların üzerine yürümeye karar veriyorum. 

de da eklerini ayırmayı karıştıran çocukluğumu özlüyorum; kendimi tanıdığımı bildiğim zamanları, eve dönerken arayabileceğim birinin olduğu zamanları; sensiz n’apıcam diye düşünüp kaygılandığım zamanları. beni bana, sana kendimi, senin kendini bana anlattığın ve bunun için bol vaktimiz olan, cebimizde 3 kuruş parayla yine de satın alma davranışı gerçekleştirebildiğimiz zamanları özlüyorum. şu an her sabah severek dinlediğim şarkıları ilk kez duyduğum günlerimi özlüyorum. zor ama o günleri sevip özleyebilmek. çünkü herhangi bir şeyi, herhangi bir şeye rağmen sevebilmek biraz cesaret istiyor. 

bazı şeyleri unutup yeniden hatırlamanın gerginliğiydi, bana beni unutturan. yaşadığım zor günleri üzerimde taşıyorum ama bu beni nakliye şirketi yapmıyor çünkü ordan oraya belli bir hızla gidemiyorum henüz. ama bir gün bir yere varacağıma dair bir inancın olsun isterim bana. zira hep bir yere ulaştım, istediğimi bildiğim ya da varınca istediğimi farkettiğim. seni de böyle tanımıştım zaten.

ama kendimi çok unutmadım, biliyorum mesela bu karakışları bizim için sobada kestane havası gibi romantize edebilirdim, sıcak şarapla ısıtabilirdim havayı. 

böyle biriydim, eskiden. şu anı bilmiyorum.

7 Aralık 2024 Cumartesi

 iyi ki doğmuştun en yakın arkadaşım. ne güzeldi seninle yaşadığımız her gün. ne güzeldi, seninle yaşadığım her gün ayrı bir rüyaydı. herkesten nefret eden gözlerinle bana nasıl şefkatli baktığını, beni ne kadar çok sevdiğini bir ben, bir de sen bilirsin. benim adım senin adın olmuştu, bu da en sevdiğim hikayelerimizden. küçükken okuduğum bazı kitaplar vardı, bugün onları gördüm. onlar sen yokken beni sana getiren yollarda elimi tutanlardı. sonra sen tuttun elimi. şimdi elim boş mu bilmiyorum ama içimde bir şeyler başarıp seni gururlandırma hevesi var, belki de boş değildir elim. kardeşin iyice sana benzemeye başladı. hem senden, hem ondan öğrendiğim en güzel şey bu; birini sevebilmek ona benzemeyi de getirir ve birini sevebilmek için onu sürekli görmeye gerek yok. seni çok özlüyorum. bununla da hiç baş edemiyorum. seni hep yanımda istiyorum. çünkü o güzel gözlerin olmadan hala ne yapacağımı tam kestiremiyorum. acın perçinlenerek vuracak yüzüme diye uyuyamazdım eskiden. şimdi, rüyama girersin diye her bulduğum fırsatta uyumaya çalışıyorum ama gelmiyorsun da rüyama. ama bir yerlerdesin, güneşlesin ve iyisin. bunu hissediyorum. biz gözlerimiz kenetlendiğinden beri bir hayatı iki ayrı yol olmak üzere yürümeye başladık. senin şimdi çok uzak bir yola sapmış olman bizi farklı bir şey yapmıyor, hala yol arkadaşıyız. senin için artık pek endişelenmiyorum açıkcası. çünkü ikimizden biri hep kendini daha iyi koruyup kollayabilirdi ve o hep sendin. ben kendim için korkuyorum. kolum kanadım kırıldı. karar da alamıyorum, fikir de değiştiremiyorum. aldığım kararların doğrusunu yanlışını bilmiyorum, sana danışamıyorum. iki elim arasında bir baş, aylardır kaldım böyle çaresiz. bu, beni çok sevmekle başka bir şey arasında verdiğin bir karar değildi biliyorum, bence elinde de değildi. elinde olsa beni seçerdin. bunca sene benim hep seni seçmem gibi. her şeye rağmen. zaten sen de beni seçtin bitanem biliyorum, her şeye rağmen. 

ve bugün nerede olursan ol ben hala seni seçiyorum, her şeye rağmen.

sen iyi ki doğdun benim hayatıma kocaman bir ışık, ılık. tuttun elimi hadi yürü diye. bak aşkım benim, ne güzel büyüdük, ne çok sevdik. iyi ki doğdun da, ben de seninle bir kez daha doğdum. sen nerede olursan ol ama hep iyi ki doğuyor ol olur mu?


‘’tam anlamıyla şahaneydi, onca yıl. her şey sığmaz aslında onca yıla ama sığdı. iyi mi oldu, bence baya iyi oldu. yani diyeceğim şu ki, teşekkür ederim. iyi ki tanışmışız gibi bir şey.‘’