merhaba tanrım,
yine ben geldim. bugün seninle ne konuşacağımı bilmiyorum ama biraz benimle başlamayan hayatımla başlamak isterim konuşmaya.
bak görüyor musun, canımı sıkan şeylerin üstüne gitmeye çalışıyorum. ama hiç sanmazken bir daha olacağını, aslında hatrı sayılmayacak ama umarım sayılacak bir süredir saatlerce kahkaha atıyorum birkaç gündür. sanki kendimi bildiğim gibiyim. öncelikle bunun için teşekkür ederim. gerçekten çok teşekkür ederim, bilemezsin beni ne kadar mutlu ettiğini. belki de bilirsin. tanrım bari bu kalsın olur mu? tamam biliyorum biraz da benimle alakalı ama bir şeyler ayarlayamaz mısın? vallahi dalga geçmiyorum ya, samimiyetime en çok sen inanırsın, olan biten her şeyden sonra.
bak bana verdiğin paketler var ya, hep ceplerime doldurmuşum. artık farkediyorum onların hepsi bana uymuyor. ben biraz eleyeceğim onları.
tanrım hep sevdiğin kullarını mı alıyorsun yanına? parktaki teyzeyi de ben seviyorum bu arada tanrım, her sevdiğim gibi onu da korur musun? yanına aldıklarını da koruduğunu ve beni de sevdiğin için onlarla yolumu tekrar kesiştirdiğine inanıyorum. bunun için de teşekkür ederim.
tanrım ben artık halıları kaldırıyorum, kolileri açıyorum. bırakıyorum ne olursa olsun, ben başak burcuyum her yeri temizler, yaşantıma pirüpak devam ederim. ben artık affına sığınarak ruhumun kölesi olmak istiyorum. bak bu korkular, kaygılar bana hiç yakışmıyor. karar verdim tanrım, bana hep gülmek yakışıyor. ağız dolusu kahkahalar nasıl da yakışıyor bana tanrım! oysa ki, doğarken böyle değildi. hayatı ne acayip yazmışsın tanrım, içinde her şey var. uzun süre boyunca ruhumu saran acının en yakın arkadaşım olduğuna inandım. insan da bir tuhaf tanrım, her şeye inanıyor.
ama şimdi düşünüyorum mesela, bu kadar keyif veren bir aktivite, bu kadar acı sonuçlar doğurabilir mi?
gitgide benden bir parça yaratmak isteğimi kaybediyorum. ben oluştuğum parçaları sürekli suçlayarak ve bu konuda da haklı olduğumu bilerek yaşamımı idame ettiriyorum. ben kendimi zaten suçlarken, benim parçamın beni suçlamasıyla devam edemeyeceğime kanaat getiriyorum.
ama şimdi bireysel kavgamın varolduğu zamanımda çalan bir telefonu anında açabilmenin haklı gururunu bile yaşayabilecek bir yerindeyim hayatımın. beni buraya da sen koydun tanrım. ben de istedim ama tabi ki bunu. galiba bu sefer başaracağız gibi tanrım ne dersin, birlikte miyiz? bu coşkuların içi boşsa diye de çok korkuyorum bir ara bunu da konuşalım tanrım.
biraz batıl inançları ele alalım isterim. insanın özgürlüğünü kısıtlıyor böyle şeyler. nazardan, ondan bundan korkan birine dönüştüm artık güvenip de göğsümü gere gere anlatamıyorum bir şeyleri. sana inanırım da keşke batıl inançlara da kaptırmasaydım gönlümü ama bu da muhtemelen kaygımla ilgilidir. bir ara bunu da halledelim tanrım, not alıyorum ben.
varoluşumda etkisi olan biri demişti ki zamanında, sert rüzgarlara göğüs geren bir bitkiymişim ben. o rüzgarlarla kendimi güçlendirmeyi öğrenmişim. öyle olmak lazımmış. tanrım bence ben güçlü değilim. ben dayanıklıyım. ama dayanmanın da bir sonu vardır, o son gelirse diye de korkarım. ama onu da atlatırız değil mi, biz ne sert rüzgarlar gördük tanrım, bunlar bize söker mi?
tanrım konudan bağımsız, bu olanların kaçı benim suçum? yani biliyorsun ben kendimi suçlamaya programlanmış biriyim. bunu da hallederiz bir ara eminim ama şu an öyle hissettirmiyor. ama suçu üstlenip çözme adımları atmak da mühimdir biliyorum evet hatırlattığın için teşekkür ederim.
çoğunlukla şunu düşünürüm, ben olmasam ne yapardım ama artık sen de eklendin. sen de olmasan ne yapardım tanrım. galiba iyi ki varsın. bazı yaptıklarına akıl sır erdiremiyorum ama onları da bir ara konuşuruz heralde.
varoluşumda etkili bir başka biri, hayatın bir gemi yolculuğuna benzediğini söylemişti. öncelikle o insanı da ben çok seviyorum lütfen diğer sevdiğim herkes gibi o da uzun bir süre burada kalmaya devam etsin. gemi yolculukları çok enterasanmış tanrım, her limanda durup, inen binenler oluyormuş. tanrım, ben şu an tayfamdan da, miçomdan da razıyım. ne olur kimse inip binmesin, üzülmek de istemiyorum, başka birine adapte olmayı da. bırak bir süre her şey böyle kalsın. içimdeki çocuk da azıcık sevinsin.
tanrım ne acayip her sayının, her günün, her tonun bir enerjisi var gibi ve sanki bağlantılılar. 4 kahverengi ve perşembedir mesela. ama onu tanıdığım her gün sarı ve turuncu olarak takvime eklendi. tanrım her günümün sarı ve turuncu olmaya devam etmesi için ne yapmalıyım? her şey bu kadar gerçek ve korkutucu gelirken, bir ayağımın diğer ayağıma ‘’bu adımı atabiliriz’’ tezahüratı yapması tahminen ne zaman biter? tanrım ben mutlu bir kul olmak istiyor ve bunun gerçekleşmesi için de çoğu koşulu sağladığıma inanıyorum ve gayretlerim de devam ediyor. yaşayacağım ya tanrım bu hayatı, koydum kafaya. gök dahil herkes hatta sen bile gurur duyacaksınız benimle.
bak yine inşallah içi boş coşkulara gark olmamışımdır.
tanrım tekrarlıyorum;
ruhumun kölesi olmak istiyorum.
artık halıları kaldırıyorum, kolileri açıyorum ve burayı bir harabeden eve dönüştürmeye başlıyorum. bu sefer ceplerime doluşturduğum tek şey, dünyamı değiştirebileceğime dair olan inancım.
artık düşmemek için, hür irademle kendim atlıyorum.