iki adım fazla atsam iyileştim sanır heyecanlanırım sonra bir fazla atar kalbim yine aynı korku sızar içime. daha ne kadar inmeliyim derine? ben bu kadar yüzme bilmiyor olabilirim. bu kuytuda kalan yaralarıma ulaşabilir mi güneş, ben her gece sürdüğüm kremleri denk getirebilir miyim o yaralara?
bu feryatlarıma da kol kanat germekten başka çarem yoktu ama daha fazla da yerim kalmadı. artık diğer her şey gibi geride kalması gereken bir yara bu. artık hayatımdan kabak tadı almak istemiyorum. kalbimden geçtiği gibi aslında, yazarak iyileşiyorum çünkü artık başka türlüsü mümkün görünmüyor.
artık her anıma da kızamıyorum. bana verilmeyenler de, benden alınanlar da, benim verdiklerim de beni ben yaptı biliyorum. ama tek bir şey farklı olsaydı ben başka biri olur muydum?
o hiç çalamadığım, içeri hiç davet edilmediğim kapıdan girsem şu an nasıl biri olurdum? kapının diğer tarafında bana duyulan bir sevgi olsaydı mesela ben daha az mutsuz, daha az kaygılı biri olur muydum?
doğduğumdan beri yol belliydi de ben mi hep kafa tuttum aksine? eğseydim başımı da usul usul yürüseydim, bin kere bunu söylemedim mi kendime, neden yapmadım da acısını çekiyorum şimdi? benim hiçbir zaman bildiğim yol en kısa yol olmadı ki. ama zaten ben hep en uzun, en çetrefilli yolu seçmedim mi?
çok güldüğüm bugünlerim hep benimle gelsin olur mu tanrım, sen konuyu biliyorsun.
dar vakitleri al tanrım benden, o vakitlere sığdıramayacak kadar çok sevgi barındırıyorum içimde.
‘’bu akşam da gönlümüzce bitmediyse gün, suçun yarısı bizim yarısı günün.’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder