1 Aralık 2022 Perşembe

yine de amin

Senin için kaç cümleyim? Doğru tonlamayla okumak çok önemli bu soruyu.

Kaç şişede unutursun beni? Unutur musun beni?

Kaç saatlik uykudan hiç olmamışız gibi uyanırsın? Sen de aynı soruyu mu soruyorsun kendine?

Atomu parçalıyormuş gibi stresliyim haftalardır. Ben atom olsaydım, beni parçalamaya çalışan şeyin stresini görüp, biraz insiyatif alırdım. Nitekim halim öyle. 

Papağana benzedim seninle biraz, o güzel ağzından çıkacak iki kelimeye baktı her şey. Sonra her gece ettiğim dua oldu ne istediğimi hiç sorgulamadan, çünkü benimle aynı uykuya dalıyordun, buydu bütün isteğim. Senin isteğin, benim dualarımdı.

Kulaklarım kapalı artık. Ellerim bir tek sana, biraz havaya ve sana…

Kusura bakma bazen üç noktalarım için, utanıyorum.

Buradan uzaklar nasıl cazip biliyor musun, biliyorsan 6ya bas. 

Güneş de kar toplayabilir, gel dediğin an!

Birbirimize anlattığımız hikayeleri sen daha kaç kere dinleyebilirsin, kaç kere anlatabilirsin?

Ben her seferinde ilk kez dinliyormuş gibi bakarım o her şeyin mümkün olduğunu hissettiren gözlerine.

Hoşlanmazsın kalabalıklara oynadığım hallerimden, oynamasak da bilmiyorlar mı sanki, kaç kere karşılaştılar bizimle? Nasıl peşimizden geliyorlar, farketmiyor musun? Hep bunu aramışlar!

Sen çaldırıp kapatma, sen de aynı şeyi aramadın mı, hatta aramadan bulmadın mı? 

Sana bir güz düşündüren gecelerde, kapıda bekleyen hayallerin, zili çalmadı diye orda değiller mi sanıyorsun? 

Azıcık tut elimi, biraz da sarı sabır; yağmur da diner, gözyüzü de gülümser hatta azıcık da inanırsan güneş bile bizi takip eder. 

25 Kasım 2022 Cuma

fin

 belim bükük. sırtımda birçok yük. yürüyorum

senden beklentimi, sadece senin bana verdiklerine indirgerdiğim zamandan kopuyorum artık. özgürleşiyorum senden

et bile ayrılıyormuş tırnaktan. koca bir yalana inanmak gibiymiş, artık doğrulara bile inanmıyorum

kırdığın yerden birleştiremiyorum kalbimi ama batmıyor her zaman kırık tarafları. zamanla kaynar belki

iki cihan bir araya gelse bile, biz seninle göz göze gelmeyeceğiz artık

senin yüzünden her geçen gün daha da çok susuyorum, daha çok korkuyorum, daha çok kaçıyorum

bana vermediklerinin, benden aldıklarının bedelini ödüyorum her gün

uzanan elleri tutamıyorum, korkuyorum

desteklerden kaçıyorum, tek başıma kalmayı ve kalkmayı seçiyorum

her taşın altından küf çıkacak sanıyorum, elimi koyacak yer bulmakta zorlanıyorum

benden aldığın omurgamın yerine yeni bir temel atıyorum. artık daha güçlü basmak istiyorum ayaklarımı yere, daha dik durmak istiyorum

beni kendi yalnızlığıma bırakıp sen kendi kalabalığına karıştın, şimdi yeni bahçelerde çiçekler peşindesin

ben, yalnızlık kaç kilo çekiyor hesaplamıyorum artık

gülünecek halime de ağlamıyorum, ağlanacak halime de gülmüyorum haliyle. nerde nasıl davranmam gerektiğini senden öğrenmedim

başıboş tuğlalarının sonu geldi, artık bana bu enkazı toparlamak düşüyor


                                                                   fin

18 Kasım 2022 Cuma

4

 bir şarkıya sonradan eklenmiş sözleri bile hemen içselleştirdin de ben senin hayatında bunca zaman hep eğreti durdum. 

sana yazacağım şeyleri unutacağım stresiyle yedim bütün tırnaklarımı. sense kendini öyle sakındın ki benden, sıcak soğuk oynuyor olsak buz derdi buna bir başkası olsa, sen hiçbir şey demiyorsun.

küçücük bir yerde, aman saygıda kusura etmeyeyim kaygısıyla debelendim, nefes bile alırken sana sordum. bu yaşımdan sonra kendime ait bir yer bulamadım, kendi bedenimde. 

içim hava alsın diye açtığım camları kapatmaya çok yakınım. soğuyor içerisi. bir şey söyleyecek misin? her battaniye ısıtmıyor çünkü. en azından beni, sen ısınıyor musun?

sen, bana inadına uçarsın, ben de uçardım kanadıma taşlar bağlamasaydın, pencerenin pervazına konduğumda.

beklemekle gelmiyor her zaman can simidi. bekleyerek bitiyor ama bazen can özellikle de pamuk ipliğiyle bağlıysa. 

kabul, belki kaçınılmaz olan çok fazla şey vardı bu hikayede ama bizi bıraktığın ummanda boğularak ölmemiz de mi kaçınılmazdı? sen yüzme biliyorsun, ben senden sonra bildiğim her şeyi unuttum. 

sen bizi bir kitabın arasında kuruttun. sen dilinde bu baya bir şey demek, ben dilindeyse beni iki sayfa arasında nefessiz bırakmak, demek artık. bu uçurum muydu bana reva gördüğün? 

en üşüdüğüm yazdı bu, en beğenmediğim yazgımdı bu.

kaç sayfa vardı hatıra defterinde beni yazdığın? kaç gece uyandın nefes nefese? kaç gece uyumadın, rüyanda görme diye. 

sana verdiğim ipleri, boynuma mı dolasaydım acaba?

çiçekler dönerken yüzünü güneşe, sen neden bana sırtını döndün?

17 Kasım 2022 Perşembe

5

 ne ile mücadele ettiğini bilmiyorum. bu bir savaşsa süngün olmak istiyorum. benimle savaşma.

ölmek daha kolaymış, sence?

kendi gözlerinle gördün; içimi ve dışımı. zaten sahip olduğum her şey bu kadar. 

birçok kavşak var bu şehirde, hepsini geçtim;

sana geldim yine, dize geldim. senin dizine geldim, koymayayım mı kafamı? biraz daha uzadı saçım. çirkinim; öyle değilsin deme. 

savaşmıyorum, bahane benim saçlarım. bırak sende dolaşsın ellerim. bırak, seninle dolaşsın ellerim!

vitrine ait değil ki o beyaz elbise, hala önünden geçerken bazı şeyleri hayal etmek hiç zor değil. sen de bi yoklasana sağı solu. kurumasın pınarların, biz olgun meyveleriz ama dalımıza küs değiliz, ağacımızdan düşmeyiz, hadi! 

bu kimya, ders olan değil. her şey bu kadar keskin olmak zorunda da değil, sen otur bu şantiyede, bırak ben inşa ederim her şeyi?

bu acılar, bırak içtiğimiz o dandik içkilerden olsun. bizi bir kitabın arasında kurutma.

pastırma sıcağın değilim ben, isteyip de kökleyemediğin kaloriferim. ''isteyip de, kökleyemediğin'' 

yamaçta olmayacağız hiç, ben senin paraşütünüm, aç beni!

kulaklarını patlattın sessizliğimizle, patlatma! farklı olmasa bile zil sesin, anlarım aradığını, benim patlasın kalbim, heyecandan? patlatsana kalbimi heyecandan.

çıktı fırtına, bırak ben yiyeyim soğuğu, zaten düşük bağışıklığın.

seninle beraber nokta koydum her cümleme. sendin noktam. şimdi yoksun diye yarım yamalak her şey. 

sana biraz selami şahin, biraz murathan mungan ve bilimum acılı şarkıları üreten ve şiirlerin sahibi oldum, sadece sana! nitekim ben de elimden geleni yaptım, titredi mi kalbin?

oscar wilde'a inat, öldürme beni.

16 Kasım 2022 Çarşamba

6

seni anlatabilecek bir melodim yok kusura bakma her seferinde kapının önüne böyle kuru kuru cümleler bırakıyorum. deniyorum ama.

ben daha vitamin bile değilken yazılan, söylenen şeylerle seni ağlıyorum.

en sevdiğin şeyle sarılıp ağlaşıyoruz günlerdir, o da bu durum karşısında son derece şaşkın. belki de onunla ilk defa aynı dili konuşuyoruz, o yine dört ayak üstüne düştü zaten 8 canı daha var, benim kaç?
onu benden daha mı çok özleyeceksin?

ne kadar zormuş, dimi? bir arada olmak da, apayrı yolların yolcusu olmak da.

hep çok çirkin oluyorum senden sonra, bunu da sevmiyorum. 

'konuşmayı unutursam' diye korkuyo musun sen de? insan olmanın ve iletişim kurmanın temel taşlarını yitirme endişesini geride bırakalı çok oldu ama bir faydası olmayacak diye susuyor musun sen de?

alelade bir rüzgarmış, her şeyi geride bıraktıracak bir fırtına sanmıştık. şimdi bütün şişeler de boş, anlatmaya yetecek kadar kelime bilsek de yetmiyor. aynı kelimeyi birden fazla kez söylemeyi denedin mi, beyhude o da; hafifletmiyor. 

 onca yalanın arasından ancak bu kadar sıyrılabilmişim. sana hep inanmak istemiştim.

aramadan bulduğun şey, arayıp bulacaklarından her zaman çok daha iyi olacak. 

içimi açtığın ve içeri sızmasına izin verdiğin bu ışığı da alıp götürdün. sadece sen gitmedin, benden birçok şeyi götürdün. 

aldanma bir şeylere ve başka şeylere;

kayıp iki çocuk, bizi ve birbirimizi kaybettik, artık ben de aramıyorum. 



*sevdiğimiz çiçek eylül sonuna kadar hasat edilirmiş. *

13 Kasım 2022 Pazar

 kendi kopardığım yaygaranın sağırı oldum. belki bir daha hiç duyamayacağım ama duyduğum şeyleri de hiç unutmayacağım.

bu bizim dünyamızın asıl en büyük savaşıydı. bu daha hafif geçer sandık, çünkü bir yolu bir kere geçince, tekrar geçtiğinde daha hafif atlatırız yanılgısına gark olduk. aslında olmadık ama olmuşuz gibi davrandık çünkü böylesi daha kolaydı. sabah başlayıp, akşam bozulacak oruç gibiydik.


diz kapaklarına bizden başka şiir yazan var mıydı, onları birbirlerine koşturduğu, kavuşturduğu için? vardıysa da, şu ana kadar hiç umrumuzda olmamıştı. eskiden aynı yolları koşardık, peki ya şimdi...


altından çok su akan hangi köprü olmak istersin? umduğun şeyleri hangi suya anlatmak istersin? 

ben sadece yıllar sonra bir kitabın arasında bulduğun bir yolcu bileti olacağım, bu gidişle.


seni bir yangına koymuşlar bir zaman, farkında mısın yanmaya alıştığının?


seni nereden tanıdığını bilmediğim insanlar var. 

1934'de doğan ve 33 yıl yaşayan bir kadın, hikayemizi nereden biliyor? 

1955 Mardin doğumlu bir adam, nesnelerin dünyasında nasıl da ikimizin 'biz' olamadığından bahsediyor. çok severim onu ama n'olur haksız çıksın. 


sen benim için bir yerden sonra altını çizmeyi bıraktığım bir kitap gibisin. her sayfanı boyaya bulayamam. 

aynı rüyayı görmediysek söyle, uyanayım artık. 


tahammülün kalmadığında taşan süte, ocağı temizlemeyeceğimi nereden biliyorsun?

arpa ve geri kalan her şey hiç mi dengede olmayacak sanıyorsun?

sığamadım ne yatağına, ne dualarına. oysa tek isteğimdi kıvrılıp yatağına, durmayan zamanla mücadele etmek. 

her yaran benim olsun, açık açık onlarla yaşasam da olur. 


avazım çıkana kadar susuyorum, kulaklarının uğuldaması dursun diye. böbrek üstü bezin olmak istiyorum, salgılamasın vücudun adrenalin, böylelikle oynamaz tansiyonun. 


tecelli etmezse adaletin bu virane dünyada; ara beni, savunurum davanı, başımla birlikte.

çiçeğin olayım olmayayım, yapraklarını dökmen daha güzellerini içinde barındırmak için olsun isterim, çoğu zaman bunu, sensizlikten korkan bir bencil olmadığım zamanlarda hep isterim, oysa ki bu, hissettiğini göstermek için baya korkunç bir mevzu bilakis kendimden bile saklarım bazen.


sakız beyazı evimizin duvarları olduğu yerde kalsın seninle, yıkılmasın üstümüze. mevzubahis olacaksa bir kan, ocaktaki tavşan kanı olsun. 





ben bu çarkın dişlisi olamıyorum. paslanmışım, görevimi yerine getiremiyorum. 

aklım yerinde kalsın diye, teknik direktör oldum. espri sandınız. ben de sizinle güldüm. farklı şeylere gülüyorduk, çaktırmadım. sizinleyken sempatik takıldım, maskemi indirmek size şov gelirdi, yapmadım. zamanla da bu role baya alıştım. derinliğimi sizinle doldurmadım, zaten yetmezdiniz, çoğu boş kalırdı. feda ettim her şeyi bu derinlik uğruna, soyadımı da size bırakabilseydim keşke. sadece ismim kalsaydı, birkaçınızın beni layık gördüğü yerde. 

bir kargaşa yaratılmıştı,  biraz müzik iyi gelirdi. ateş etrafında bağdaş kurmakla bağ kurulmuyordu, bunu sonradan anladık. zaten bağdaş kurmak da çoğu zaman saygısızlık olarak addedilirdi; bağ kurmak için yapılan şeyler gibi. bir fotoğraf vardı, deklanşöre basan biri ''aynı dili konuşan insanlar'' olarak düşünürdü. aynı kelimeyi, farklı dillerde söylemek bile aynı dili konuşmanın yanından geçmez. biz bu kalabalıklarda yegane yalnızlığız. daha fazlası da olmayacağız. 

bütün bunlar birinci dünyamızın savaşıydı. 

8 Ekim 2022 Cumartesi

biz kimiz

 geçtin karşıma, anlatıyosun her şeyi. anlat tabi, sesin kesilmesin.

sesini duymadığım bir gün olursa o gün ben ölmüş olurum, artık konuşmadığın için sen değil. 

eskilere göre daha güzel aşığım. arkadaşlarım benimle gurur duyar mıydı? en güzel temeli yine atamadım belki, bilemem ama, en güzel inşaatım vallahi bu. 

düştüm kalktım, büyüdüm. çirkin bi şeymiş biraz, çok beğenmedim büyümeyi. hani çocuktum ben ve bu dünya bana göre değildi?


saatler nasıl da zar zor akıyor. eğer bir gün akrep ve yelkovan üzerime yürürse beni korur musun?

her şey aleyhime olduğunda, sen nerede olursun? kan tahlilimde kötü çıkan sonuç sen mi olursun? 

ben sesimle ulaşmaya çalışıyorum sana, galiba bir dil değil konuştuğum, varmıyor sana. ne ellerim ne dillerim, uzanamadım sana doğru. benden yirmi, otuz sene fazla yaşamış insanlarla bile dokunamadım sana.

bıraktım sağlığı, doğruyu yanlışı, hani nerede ellerin? nerede o, sonu hiç gelmeyecek gibi yürüdüğümüz yollar? 

birbirimizi nereden tanıdık? acılarımızdan mı, geçtiğimiz yollardan, çıkamadığımız yokuşlardan mı, altını çizdiğimiz cümlelerden mi? yarayı kanırtmasın diye dinlemediğimiz şarkılardan mı?
kurtuldum bile sanamıyorum artık, ben denizde bir balıktım. sen elinde zıpkın, beni avladın. 

neyimsin, nerdesin bilmem ama canımda bir acısın, ben bu canı yok sayamadım.

sırılsıklam gezdim hep, hiç iyileşemeyişim bundandı. üstümde gezen kara bulutlar sen miydin?

dilimde belki yarım kalan bir heceydi hepsi.

ama zaten yarım kalan hece de sen değil miydin?

bense karasevda a.ş. hissedarı

17 Eylül 2022 Cumartesi

beyhude

 sen benim çocukluk aşkımsın. saçlarımda aklar, ellerim titrer, erken kalkar erken uyuyakalırım, gözaltlarım torba... içimde küçücük bir çocuğum. sen benim saçımdaki aklar, titrek ellerimde güzel duran yüzükler, sen benim çocukluk aşkımsın.

yapmadığım ama yapmak istedim birçok şey var; seni bir kitabın esas kahramanı, yataktaki 2. yastığın sahibi, her zaman kalbime yakın olan cep saatim. 

olmadığım ama olmak istediğim birçok şey var; sigarana bir çakmak, en sevdiğin kitabın yazarı, gece konuştuğun en son insan, elini tutan, saçını okşayan, leb demeden karadenizi anlayan, bildiğimiz yanlışların doğrularını yazan bir kitap, sakin kıyın, daha iyi bir versiyonum. 

olduğunu bilmediğin ama olduğun birçok şey var; karabasanım, uyutmayan bir ilaç, boynumda gümüş, tavanda gölge, ilah, asla solmayan bir çiçek, sonu aydınlık bir tünel, sebep. 

beni başka biri yapmaya çalıştığımız zamanlardan sonra, şimdi aynaya bakıp, ''yeteri kadar iyi değil miydim?'' diye soruyorum. belki bazen sevmesi zor biriydim. ama hayatın neye benzediğini sen daha iyi biliyorsun, ben de sadece onu yaşamaya çalışıyordum, bir şekilde. 

belki çok matah biri değilim, henüz en iyi halimi de bulamamış olabilirim, ama kötü değil aksine her şeye rağmen iyiliğe inanmak isterim. bak bu da kafiyeli bir cümlem, belki sever, diğerinden daha çok benimser,  aynaya baktıkça beni düşünür, kendi kendine söylersin. haşa niyetim değil, senin bir parçan olduğumu iddia etmek, keşke olsaydım. ama bilmek istersen eğer, sen buradaki en değerli taşsın. adın bile koyulmamış, uğrunda senelerdir araştırma yapılmış, kaç madende aranmış da en sonunda hiç bakılmayan yerde bulunmuş. bilinmediği için değeri, onu tutan eller de kırılmış. 

allah biliyor, senden sonra iyi pişmiş kurabiyeler gibi dağıldım. 

2 Ağustos 2022 Salı

 Kaç sene oldu, yüzündeki tek bir çizgiyi bile unutmadım. Sesini duyuyorum hala. Kahkaha bile atıyorsun bazen. Seni orada da çok güldürüyorlar mı güneş? Ben çok özlüyorum seninle gülmeyi. Karanlık gecelere beni hala ortak etmek istemediğini biliyorum, ben de olduğum yerde özlüyorum seni. Umarım seni çok üzmüyorumdur, bunun için çok uğraşıyorum. Bazen seni hayalkırıklığına da uğratıyorum farkındayım ama telafi edeceğim hepsini, gör bak güneş. Sen bana böyle doğmaya devam ettikçe ben fezaya füze bile olurum. Düşüyorum kalkıyorum, yaralarımı sarıyorum bazen kabukları kaldırıyorum, bir şeyleri kaybediyorum. Sadece güneşten vazgeçmiyorum, onun gözümü kamaştırırcasına yüzüme vuracağını her zaman biliyorum. 

Hep kapıya dönük oturuyorum, bir yerlerden çıkar gelirsin diye. Burada olmanı çok istiyorum, fiziken görmek varken, seni sembolize eden şeylere bakmak ağrıma gidiyor. Böyle düşündüğüm için kendime kızıyorum sonra. Şanslı hissetmeye çalışıyorum, inanır mısın bazen şükrediyorum hatta. Dönüştüğün şeylerle gurur duyuyorum. Sana hayranlığım her gün daha da artıyor. Yanımda olma gayretine boyumdan büyük bir minnet duyuyorum. 


İyi uykular güneş.

1 Haziran 2022 Çarşamba

ayna

Ateşten taşların üzerinde yürüyorum, kırık camların üstünde. Yerini sevememiş bir bitkiyim ben. Doluya koyuyorlar olmuyor, boşa koyuyorlar dolmuyorum. Küçücük gözlerimden akan kocaman yaşları hissetmiyorum çünkü onlar seneler önce taş olup başıma yağmıştı. 

Bir keresinde benim hayatım üstüme yıkılmıştı. Sonra bir afetzede gibi feryat figan yıkıntılar arasından çıkıp, taşlardan yol yaptım. İleri gitsin diye. Sonra baktım aynaya “aferin” dedim kendime. Ben hayatımın üzerine basarak ilerledim. 

Ben bir keresinde kendime acımıştım. “Böyle insan olunur mu, insan böyle mi olunur” demiştim aynı aynaya. 

Ben bir keresinde fırtınaya kapılmıştım. “Savruluyorsun” demiştim yine o aynaya. 

Bir keresinde umut edip, bütün yaralarıma merhem bile sürmüştüm, valla bak. Çok inanmıştım iyileşeceğime, o yaraların kapanacağına. Hala aynı bavulu taşıyorum gittiğim her yere, içi pislik dolu.

Bir keresinde de, çok koşmuş çok yorulmuştum, ne bu hayatta ne başka hayatlarımda maraton koşucusu olmamışım, o yüzden hep hamdım.

Ben bir keresinde kendime yazık etmiştim, bu ızdırabın devasını kendimden çok uzak bir yere saklamıştım. Bulamadım.

Ben bir keresinde beklemiştim, çocukluğumun o zemheri geceleri bitsin diye. Aslında hala bekliyorum.

Ben bir keresinde ölmüştüm, sonra farkettim ki, insan birden fazla kez ölüyor, her seferinde yeniden doğuyormuş. Çok heyecanlanmış, her seferinde daha güçlü doğmak için uğraşmıştım.

Bir keresinde değil, artık bundan sonra hiç ölmek istemiyorum. O şarkıdaki gibi işte, “bir minicik kız çocuğu bak duruyor orada hala.” 

Ben bir keresinde kendi elimden tutmuştum, bir daha da bırakmadım. Dönüp o aynaya edecek iki kelamım yok orası ayrı.

11 Mart 2022 Cuma

Arkamdan bakardın, sevildiğimi sanırdım. Öğrendim ki, birinin seni sevmesi senin arkandan izlemesiyle değil, tam yanından hatta belki bir iki adım öteden sen geliyor musun diye bakmasıyla oluyormuş, gidiyor musun diye değil.  Eminim bütün suç bendedir, ordan bakınca öyle görünmesi normal. Ordan buraya bakana kadar zamanda bükülme yaşanıyor. Burdan bakınca da sende bütün suç ama gel gör ki, bu bayadır böyle. Beni terkettiğin için teşekkür ederim. Yine büyüttün beni, ne yüce gönüllüsün, hayatını buna adadın sonuçta. Ben de ne vefasızım, bütün yaşam amacım seni rezil rüsva etmekti. Bu benim sorumluluğum da olup da berbat ettiğim bir şey değil, berbat ettiğim şeyler bile bundan daha hoş duruyor. Canım inat etti sana, çıkmayacakmış. Yaranın da adabı yok mudur üstat, edebiyle bağlasın kabuğunu. Beyhude yıllardır döktüğüm dil zira taş dile hatta insafa gelmişti de çatlamıştı. 

Kocaman bir eyvallah, her şey için.

Geri kalan her şey ya söylendi ya da gömüldü ya da bir önemi kalmadı zaten.