28 Nisan 2025 Pazartesi

 sana her yazmaya çalıştığımda ne kadar muallak bir temam olduğunu görüyorum. ilişkimiz gibi. bu benim yazarlığımın noksanlığından değilmiş halbuki. seni yazmak isterken yazamıyorum çünkü senden çok etkileniyorum. 

ben bana sindikçe sen daha çok yer kaplıyorsun bende. bilmiyorum bunu nasıl yapıyorsun ama ben söndürmeye çalıştıkça sen bir fitil daha ateşliyorsun. beni hayatında nereye koyacağını bilemediğinden uydu alıcısı yaptın ama ben senin karışık sinyallerini çanağımda karşılayamıyorum. beni sevdiğini sen hariç herkes biliyor artık, dilerim sen de korkularından sıyrılırken gecenin üzerine diktiği bu hırkayı güzel omuzlarından sıyırarak koş bana bugün. 

sana seslenmenin şeffaf bir suyun üzerinde yürümek gibi hissettirmesini seviyorum. yaşıyormuş gibi, kendimi çok yüksek bir yerden paraşütle atmışım gibi. göz pınarında donan bir yaş olsam da, sen bana kıyamadığından değil, kendinden kaçtığından ağlamazsın. kaçamak bakışlarının 

üzerinden birkaç gün geçti, saliselik olayların bende saatlerce hüküm sürer. senin burnumda tütme toleransın çok düşük, nereye gidersen beni de yanında götür istiyorum. zaten bu şekilde çıktığım kabuğuma artık geri de dönemiyorum, kabuklarımdan sıyrıldığımdan beri çok büyümüşüm, artık en konforlu bildiğim yere sığamıyorum. bana güzel günlerden bahsedeceğini biliyorum, hazır bahar da gelmişken şimdi değilse ne zaman? 

fotoğraflarından seni anlamaya çalışıyorum geceleri. bana olan sevgini cebine koymuşsun belli ama pratikte işe yaramıyor, bunu biliyor olmalısın.

herkes bana sorup gülüyor ama aramızdakinin ne olduğunu daha çok ben, biraz da sen biliyorsun. zaten sen de herkesle konuşulmuyorsun. bu yokuşu atlatırsak düzlükteyiz. 

seni hiç beklemediğim bir anda buldum, beklemediğim bir anda da kaybetmek istemiyorum.

ben dümdüz yürürken, önüme atlayan senden kaçamıyorum. 

sana olan aşkımın ağrısını dindirmek için sabahladığım gecelere zar zor varıyorum, en çok da o günlerin dönümlerinde, bir de senin başka bir yere gidişini izlerken çok zorlanıyorum. 

25 Nisan 2025 Cuma

 seninle yerleştiğim, göz muayenesi yapılırken başını yasladığın makinenin ucundaki evden taşındım, sana çok uzaktayım, bilmiyorum aklın fikrin nerede. bir kahvede kapanan araları şu an regüle etmek de zor belki ama senin yerin sarsılmadı, böyle gideceğim benim de yoktu aklımda, zaten ben sana veda da edemem. küsülecek bir şey yokken bile küstüğüm çoktur, dönsem sebeplerinden biri de sen olursun. ama ben sana küstüğümde sen yoktun. bana anlattığın her şey aklımda, sesin kulağımda. her şey konuşulur seninle ama vakitler dardır, oysa ki senelerdir genişlettik. yine de, her şey her zaman konuşulamıyor. sözleri çok hesaba katmadığımız zamanları da katıyorum işin içine. 

hayatımda ilk defa gidebileceğimi farkettiğim an kaçmak istemedim. kaçtın da diyebilirsin istersen lakin gel gör ki, seni çoğu zaman anladım, en fiyakalı konular dışında. zaten sen erişilmez olmayı seversin, ondandır bu her şeyi göğsüne saklayışın.


z raporudur sadece

ama bilmezsin, hala dualarda, hala rüyalarda, çoğunlukla kendime sığındığım zamanlar da bile


bazı soruların cevabını beni tanımadığını öne sürerek vermeye çalışırken sen bazı zamanlarda, ben hangi duyguyu nereye koyacağımı bile bilmezdim bazen. 

tuttuğun ellerim bak nasıl büyüdü gördün mü? avuç içlerim de genişledi sanki, çoğu şeyi sıkmadan da tutabiliyorum aynı zamanda da bir sürü şey sığıyor. 

seni sevmek nasıldı onu daha kolay hatırlıyorum ama senin tarafından sevilmek nasıl hissettirirdi bazen bunu hatırlamaya çalışıyorum. o zamanlar bizde neler çıt ederdi? neler göğsümüzü kabartır, nelere gülerdik? şimdi sanki her şey daha az komik seninle paylaşmayınca. çünkü allah biliyor, onunla senden çok bahsediyoruz, bu kadar yakınken uzakta olmaya, uzakken yakın olmaya bir seninle alıştım. sen her daraldığında ya da koşturmalarının ortasında durup bi bakarsın ya göğe, berabermişiz gibi hissettirir. bazen hala düşünürüm, bu yolun çok daha öncesinde farklı bir sokağına sapsaydım nerede buluşurduk, hangi kitabın aynı sayfasında denk gelirdik? 

yolumuz şu anlık farklı yerlerde olsa da, bağımız hayatın ayırabileceğinden fazladır; bağımız bu hayata fazladır. bizimle ilgili en sevdiğimiz şeydir bu. zaten bu zamana kadar en güzel şarkılar bu yüzden sana yazıldı. 


hala ne olursa olsun, nerede olursak olalım yazmaktan en keyif aldığım, en geride dururken kendimi zorlayarak akıttığım konu sensin. bunu benden almadığın için teşekkür ederim. aldığın her şeyi verdiğin, yerine koyduğun için de. 

bu yolculukta çok engebe vardı aştık, git dedik gitmedik, bunları haketmediğimizi bile bile hakettiklerimize doğru sürdük arabalarımızı fakat her zaman cam kenarı senindi ama en güzel manzara da benimdi. 


kabalıkları, etrafında dönen dünyanın yörüngesine girmek zorunda oluşları bir kenara bırakınca;


anlayacaksın, neden sessizce gittiğimi

24 Nisan 2025 Perşembe

 az bir sürede kaç farklı insan olabildiğimi hesaba katamıyorum. bundan sadece birkaç hafta önce okuduğum bir şeyde artık kendimi bulamıyorum. içimde sindirmeye yerim kalmadı belki de çoğu şeyi ama uğraşıyorum. zamanı yavaşlattığımda yıkıcı etkilerinin kaygılarını üzerimden öyle ya da böyle atmaya çalışıyorum. nereye gittiğimi şu anlık bilmiyorum ama bu yolculuktan ve ikramlarından keyif alıyorum. ilk molada göz göze geldiğimizden itibaren içime işlediğini hissediyorum ama seni kendime ayıramayacağımı biliyorum. sen ait olamayacak kadar ama ait olmanı isteyeceğim bir güzelliktesin. 

bazen, beni bana hatırlatan gözlerinde kendimi de görmüyorum. zaten her şey çok çabuk olmasıyla ünlendiği için bizi de korkuttuğundan, denizler gibi medcezire uğrayacağımız gerçeğini içselleştiriyorum belki de. fakat sen, her şeye rağmen bende hiç solamazsın.

bir çığ gibi büyüyen her şeye karşın temkini elden bırakmamayı hangi yaşımızda öğrendik bilmiyorum ama seni çok seviyorum. bunu da temkini artık elden bıraktığım bir yerden söylediğim için ayaklarımı kıçıma vura vura kaçmak istiyorum bazen. 

gözlerini görmediğimde biraz kaybolmuş hissediyorum kendimi, bisiklete binmeyi öğrenmek gibi. bırakırsan düşecek gibi oluyorum bazen. düşmem ama yine de bırakma istiyorum. güvendiğimiz dağların farklı olduğunu biliyorum ama benim güvendiğim dağın toprağı güvenilir mi emin olamıyorum. en azından köprülere şehir kurmadığımı biliyorum. herkesin görmediğini hep ben görüyorum o yüzden kimseyi inandıramıyorum. 

iki adım öteden koşa koşa sana sarılmayı çok seviyorum mesela, aramızda çok yol varmış ama bir o kadar da yokmuş gibi hissettiriyorsun. bazen de sanki şehirler aşıyorum sana gelirken. bir heves yıktığımız korku duvarlarının tekrar arkasına sığınıyoruz ya da bir nefes bile alamıyoruz ya konuşurken bazen; her şey çok korkutucu çünkü. sen beni böyle sev istemem, ben de seni böyle sevmek istemiyorum. aç susuz kalıp, canımın sadece seni çekmesine karşı koyuyorum. çünkü artık yetişkin sevgisi besliyorum sana. bu ümit sana nasıl gelir bilemem, oraya da karışamam ama bana iyi geliyor. bu değil miydi zaten, senin beni alıp da ait olduğum kalıba koymanın sebebi? anladıklarını anlamadıklarına katmanı ve içinde absorbe edebileceğini biliyorum. ben bu filmi daha önce izledim. sonunu ben yazacağım bu sefer ama. her ip bendeyken yarısını da seninle paylaşmak istiyorum. küçük prens biraz az söylemiş, ben seni 5te göreceksem, sevinmeye önceki akşam başlıyorum. sana bunları ne kadar anlatabilirim bilmiyorum, bence sen, seni sevmeyi pek  bilmiyorsun. ben seni o kadar sevdim ki, ben bu sevgiyi daha önce gördüm; büyüklerimin birbirini sevdiği şarkılar eşliğinde sevilmeleri gibi, ben seni öyle sevdim. bu kıymeti rica ediyorum anla.

senden sadece şunu isteyebilirim; sana olan sevgimden yaptığım kubbeyi lütfen üstüme yığma, istersen sana da yer var ama burayı yıkma. beni bir karanlığın kucağına atma, kalbimi de bulduğun gibi sar. uykularımı böl ama gülümseyerek, beni kor gecelere yalnız koyma. 

20 Nisan 2025 Pazar

gülümseyişinin, içimde yaktığı ışıklar hiç sönmesin isterim. 

ordan oraya koşturmaların insanı olmaya çalışırken, benim yanımda durduğunu biliyorum. bak haddimi de aşıyor neler söylüyorum. beni bana hatırlattığın bir yerde, sana yeni biriymişim gibi vuruldum. doğru yerde mi gülüyorum kaygısını bile bıraktım. bu dünya biz gülsek de komiktir, gülmesek de ama biz güldüğümüzde burası daha sıcak bir yer olur. aslında komik olmayan şakalarımın senin yüzünde bir yer bulması sadece çok nazik biri oluşundan da değil. gözlerimizin birbirine kenetleneceğini anladığımda durduruyorum zamanı, hiç bitmesin diye. seni kendimle konuşmaya bile utanıyorum. seni görünce de yerimde duramıyorum. neredeydin bunca zamandır diye bir merağa yeniliyorum. cümleni tamamlamam için bana baktığın zamanlarda, üzerime yüklediklerini düşünmeyi bırakıyorum. incecik bileklerinle beni nasıl saracağını bilemediğini görüyorum. bu ovayı da senin şenlendirdiğini biliyorum. beni bitirmeyeceğine dair sana güvenmek istiyorum. çünkü birini çok sevmekten, seni bu kadar çok sevmekten ne kadar korktuğumu şu an sadece ben biliyorum. senin yanında çocuk gibi gülüyorum. iki adım uzağıma gidince de hemen özlüyorum. sana düzdüğüm methiyelerden de utanıyorum, hakettiğini bile bile. 

bu bir kör değil, izci düğümü; ellerinle ilmek ilmek attığın, bile bile bizi, birbirimize kattığın. 

11 Nisan 2025 Cuma

 kozama çirkin bir tırtıl olarak girmiştim, şimdi güzel bir kelebeğim. yeni bir yere alışmaya çalışmıyorum, yuvamı sırtımda taşıyorum. her yeri evim yapıyorum. topyekün sürülen hayallerimi bıraktığım yerlerden topluyorum. telli çalgılar çalıp, hiç söylenmeyen sözleri şarkı yapıyorum. elime iki baget tutuşturulunca orkestranın başka bir rolünü üstleniyorum. kendimi ilmek ilmek dokuyorum. sonra gözlerine bakıyorum. gidiş yolumdan hiç utanmıyorum o zaman. sen uzun uzun bakarken gözlerime, senin gözlerinde yansımamı görüyorum, ne güzelim senin gözlerinde. birbiriyle iç içe geçerek genişleyen hayatlarımızın yarattığı resme hayran kalıyorum. vurguladığımız renklerin henüz adını bilmiyorum. herkesten habersiz odanın diğer ucundan göz göze geldiğimizde içimizde çalan şarkıları duyuyorum. ne çok türküde aynı yerlerin altlarını çizmişiz, şaşırıyorum. korkularımızdan, kaygılarımızdan beraber sıyrılırken yalpalayabiliriz de, artık bundan da utanacak değiliz haliyle. nihayetinde, bizi kimse tanımasın diye geldiğimiz bir şen ovada, birlikte ağız dolusu kahkaha atabileceğimizi hesaba katmadığımız aşikar. 

yan yanayken kafamızdaki gürültülerin sustuğuna şahit oluyorum. o yüzden bir şarkıyı söylerken bizi saran sıcaklığa çekilmekten korkmadığımızı da biliyorum. dönüp o akşama bakınca her şeyin farketmeden zuhur ettiğinin bilincine varıyorum. sesinin hoş tınısını hiç silmiyorum kulaklarımdan.  varlıklarımızın birbirini beslemesiyle kendimi artık daha az tek başına hissediyorum ve zincirleri kırmaya başladığımızı görüyorum. işte böyle her şeyin birdenbire olmasına da beraber şaşırıyor oluşumuza tanık oluyorum. 

bazen utanıyorum, çekiniyorum ama çıktığım kabuğumun ucunda beni beklerken buluyorum seni. eski benliğimi ardımda bırakıp, mutlu biri olurken yanımda olmanı seviyorum, sıcaklığınla kaygılarımı erittiğini biliyorum. artık pek bir şeyden korkmuyorum. 

9 Nisan 2025 Çarşamba

 Senden sonra kendimi yeniden yaratmakta ve bulmakta çok zorlandım. En güzel kahkahalarımı da seninle attığımı bildiğimden, bir daha gülmeye de utandım. Aramızdaki bağa verdiğimiz her emekle, ilmek ilmek dokuduğumuz sevgimizle gurur duyuyorum. Sensizliği hiç sevmedim ama insan alışandır ve alışmaya mahkum olandır.

Sensiz dünya güneşin etrafında ilk dönüşünü tamamladı ama ben eskisi gibi sevemiyorum günleri. Yokluğunda geçen bu 1 senede, yeni hiçbir şey olmasın diye çok uğraştım. Olmasın ki, hiçbir şey kaçırmış olma istedim. Hala her komik bulduğum şeyi ya da dümdüz geçen bir günü sana anlatıyor olsam bile.

Ama artık sana anlatayım diye ne bulursam atıyorum elimi. Bugün senin için trampet çaldım mesela. Tuttuğumda her şeyi yoluna koyan ellerini ve baktığımda beni sakinleştiren güzel gözlerini çok özlüyorum.

“Dünyada kimse kimseyi böyle özlememiştir.”

Bütün bir senem hep bugüne yazmakla geçti. Hala bazen içerlerden yanıma gelip kıvrılacakmışsın gibi geliyor, bazen de sanki seninle uyuyorum gibi hissediyorum. 

Senden sonra bütün saatler, günler ve aylar eğreti durdu. Zamanın bu kadar hızlı geçmesi ağrıma gidiyor.

Beraber aştığımız zorluklar, yürüdüğümüz yollar gibi, sadece ikimizin uyanık olduğu o sabahlar da bize aitti.

“Hasretindir içimde hep alev alev yanan.”

Hala sana güvenerek atıyorum bütün adımlarımı. Seninle geçirdiğim her gün, hayat benden yanaydı. O yüzden, bütün zorlukları da kolaydı.

Sen başka gezegene taşınalı 1 sene oldu ama ben seni yeni yeni rahat bırakabiliyorum, sana kızmayı da.

“Canımın çoğu kaldı sende.”

Yine de dilerim ki, başka hayatlarımızda yeniden karşılaştığımızda birbirimizi asla kaybetmeyelim. 

Çoğu şeyi sen olmasan yapamazdım. Bendim asıl şanslı olan.

Bu dünyada beni çok sevdiğin için teşekkür ederim.

Artık umarım rahattır için, o son uykunda.


“Tam anlamıyla şahaneydi, onca yıl. Her şey sığmaz aslında onca yıla ama sığdı. İyi mi oldu, bence baya iyi oldu. Yani diyeceğim şu ki, teşekkür ederim.

İyi ki tanışmışız gibi bir şey.”