kozama çirkin bir tırtıl olarak girmiştim, şimdi güzel bir kelebeğim. yeni bir yere alışmaya çalışmıyorum, yuvamı sırtımda taşıyorum. her yeri evim yapıyorum. topyekün sürülen hayallerimi bıraktığım yerlerden topluyorum. telli çalgılar çalıp, hiç söylenmeyen sözleri şarkı yapıyorum. elime iki baget tutuşturulunca orkestranın başka bir rolünü üstleniyorum. kendimi ilmek ilmek dokuyorum. sonra gözlerine bakıyorum. gidiş yolumdan hiç utanmıyorum o zaman. sen uzun uzun bakarken gözlerime, senin gözlerinde yansımamı görüyorum, ne güzelim senin gözlerinde. birbiriyle iç içe geçerek genişleyen hayatlarımızın yarattığı resme hayran kalıyorum. vurguladığımız renklerin henüz adını bilmiyorum. herkesten habersiz odanın diğer ucundan göz göze geldiğimizde içimizde çalan şarkıları duyuyorum. ne çok türküde aynı yerlerin altlarını çizmişiz, şaşırıyorum. korkularımızdan, kaygılarımızdan beraber sıyrılırken yalpalayabiliriz de, artık bundan da utanacak değiliz haliyle. nihayetinde, bizi kimse tanımasın diye geldiğimiz bir şen ovada, birlikte ağız dolusu kahkaha atabileceğimizi hesaba katmadığımız aşikar.
yan yanayken kafamızdaki gürültülerin sustuğuna şahit oluyorum. o yüzden bir şarkıyı söylerken bizi saran sıcaklığa çekilmekten korkmadığımızı da biliyorum. dönüp o akşama bakınca her şeyin farketmeden zuhur ettiğinin bilincine varıyorum. sesinin hoş tınısını hiç silmiyorum kulaklarımdan. varlıklarımızın birbirini beslemesiyle kendimi artık daha az tek başına hissediyorum ve zincirleri kırmaya başladığımızı görüyorum. işte böyle her şeyin birdenbire olmasına da beraber şaşırıyor oluşumuza tanık oluyorum.
bazen utanıyorum, çekiniyorum ama çıktığım kabuğumun ucunda beni beklerken buluyorum seni. eski benliğimi ardımda bırakıp, mutlu biri olurken yanımda olmanı seviyorum, sıcaklığınla kaygılarımı erittiğini biliyorum. artık pek bir şeyden korkmuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder