sevgili günlük,
bugün kestiğim biber yine gülümsüyordu. ama senin bundan haberin yok. zaten benim de senin aklından geçen en ufak bir şeyden haberim yok, muhtemelen de hiç olmadı.
ilk heyecanın, korkunç bir mide bulantısına dönüşmesi o kadar üzücü ki. mesela bizi bizle buluşturan o şarkılar ne kadar üzücü artık. bütün bu günlerin sarıdan siyaha dönmesi de kötü.
birbirimize duyduğumuz heyecanları, yapmayı başardığımız sapsarı günleri, suçlu olan günleri birbirimizle paylaşarak bizim yapmadık mı? sevmek zaten bu değil miydi?
seni her düşündüğümde hep sana yetişmek için koşuyor gibiyim. ben bilirim, sana yetişmek için koşmak, mutluyken iyi gelirdi, beni zinde tutardı. bir yerden sonra mide bulantısıyla koşmak hiç iyi değil. hep bu acılarımı iyileştirmek ve yok etmek için didindim durdum sandım da, aslında kapı kapı dolaşıp acılarımı topluyormuşum. duygularımla arkadaş olmaya çalışıyorum ama onları yolda görsem hayatıma sokacağım şeyler olmazdı.
tuhaf gelen şey şu, her şey bazen yavaşken yine de aceleciydin. ben zaten hep bir yerlere yetişmeye çalışırım ama sana yetişemedim ya da belki arkada kalan ve yetişemeyen sendin. ben o kadar alışmışım ki, deniz kenarında yürümeyi bile bilmiyorum. nereye gittiğimi bile bilmeden bir yere yetişme acelesi güdüyorum. sakinlik için yapmaya gayret ettiğim bir aktivite bile beni nefes nefese koyuyor, o yüzden artık her yere virgül koymak istiyorum.
seni çok özlüyorum. bu hisle de kırık kalbimi onarmaya çalışıyorum. başka hiçbir yere dönemiyorum. bir şeylerin değişmesini değil de aslında olmasını bekliyorum.
kafamı toplayamıyorum, bir sürü düşünceyi beynimde hangi rafa kaldıracağımı bilmiyorum. her şey çok dağıldı, toza toprağa çaldı. o yüzden her şeyi bavuluma dolduruyorum. zaten ben nereye gidersem gideyim, ben de, sen de benimle birlikte olacağız.
burdayım, demiştin ya hani. burada olman güzeldi ama keşke ben de orada olsaydım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder