27 Aralık 2023 Çarşamba

çok uzun bir zaman bekledim seninle tanışmayı. hatta yine uzun bir süre seninle tanışmadan öleceğimi düşündüm. bu hisleri besleyeceğimi hiç beklemediğim bir anda, her güzel şeyi içime serptin, zaman onları bizden alana dek. çoğu şeyi bilmekten, bildiklerimin de artık var olmadığı bir yere geldim şimdi.


ihtiyacım olanı karşılıyorum, kimseyi konuşturmuyor ve konuşmuyorum. bu sessizliği ben seçtim, çıkış kapısına yakın oturmayı seçtiğim gibi. kendi başıma kalmayı öğrendim ve bunda baya iyiyim. piramidin bazı basamaklarına tek başıma kafa tutuyorum. bazen işler istediğim gibi gitmiyor, o zaman da elimi tutup, çevredeki 5 şeyi sayıyorum. geçmeyecek sandığım her şey gibi o da geçiyor. 


tam yeniden doğacakken, düşük yaptı hayatım. 

daha kaç güneş batırabilirim böyle, diye düşünüyorum. bildiğim her şeyi tahminen ne zaman unuturum, bunu öğrenmeye çalışıyorum. bazı alışkanlıklarımı da geride bırakıyorum. artık en yüksekten düşmeyi sevmiyorum. adrenalin salgılasın diye bedenim her gün koşuyorum. 

kafamda yaşadıklarımı, gözümün önündeki masaya koyuyorum artık. o yüzden bütün gerçekliği de birbirine karıştırıyorum. hayatta olmamın bir mucize olduğunu düşünüyorum. yaptığım ya da yapmaya kıyamadığım hatalarıma da artık kızmıyorum. ama hala hayatta oluşuma baya şaşırıyorum. 


kendimden kaçmıyorum, o yüzden de başka yere gidemiyorum. başka bir işim yok, her gün 9-6 kendimle mesai yapıyorum. bana verilen limonları, yola saçıyorum. kimsenin limonuna kalmadım, kendi ağacımı dikerim diyorum. bazen kaybediyorum kendimi yolda. olduğumdan fazlası değilim şu an.


bir şeyler hissedebilmek için, miras kalan yaralara bakıyorum. beni ben yapan her şeyi geride bırakıyorum. 

kalbimin artık sadece kalbim olmasını istiyorum ve taşıyamayacağı yüklerin altına girmesine izin vermiyorum.

o yüzden de sıkıştığım yerden çıkmak için acele etmiyorum. 

15 Aralık 2023 Cuma

 çok alakasız zamanlarda fark ediyorum çoğu şeyi; tırnaklarımın uzadığını, biraz daha geliştiğimi, ani gelişen kontrataklarımı, çok derin aldığım nefesleri verirken yaktığım çakmakların söndüğünü.

birçok hayat akıyor, ben onları pencereden izliyorum. bilmiyorum buna nasıl alışabilirim, nasıl öğrenebilirim bununla yaşamayı ama deniyorum. neden geldim bu hayata, izlemeye mi bilmiyorum ama en azından kendi hayatımın başrolü olabilmeyi deniyorum. esas olan her şeyi de benim belli ki bu hikayenin. zaten grup ödevlerinde başarılı da değildim. 

bir gün tanıştım seninle, hikayemin esas kızı sensin diye düşündüm, belki de sen yapmaya çalıştım. kendimi senden daha güzel bile bulmazdım ama bir gün bana çok güzelsin dediğinde, içime içime hıçkırarak ağladım. biraz biliyorum sebebini, bu kadar birbirimize çektirmemizin. belki bir gün anlatırım. 

bu kadar seçmeseydim yalnızlığı ya da hiçbir şeyi yanlış yapmasaydım nasıl olurdu hayatım? yani ben insan olmasaydım da, karşılaşsaydım seninle, her şey nasıl olurdu? biraz daha fazla içmiş olsaydım ya da doğuştan gelen bir pervasız cesaretim olsaydı diyorum, her şey daha farklı olur muydu? sadece benim seçmem yeterli miydi, her şeyin ikimiz için, ikimizde de olması için? paralel evrenlerimde nasıl bir hayat sürdüğümü o kadar merak ediyorum ki. hangi doğru cümleyi, hangi evrende söyledim acaba? çünkü bu evrende bazen söyleyecek hiç doğru bir şey, hatta çoğu zaman söyleyecek bir şey bile bulamıyorum kimseye. 

son nefesime kadar karmakarışık biri olacağımı kabul ettim dün. hayatım kolay değil, kolaylaşacak gibi de durmuyor, gidişattan onu anlıyorum.

5 Aralık 2023 Salı

 anladım ben seni.

neden ağladığını gecelerce, neden hep sustuğunu, neden hep hıncını aldığını başka sebeplerle, alakası olmayan insanlardan. hep bir derdin vardı aslında ama en büyük kavganı kiminle verdiğini. ve o kavganın sende hiç bitmediğini. gördüm bütün bunları gözlerinde şimdi. sen kahkahalarla gülerken, içinde nelere ağladığını şimdi anladım. 

anlayamadığım zamanları da hatırlıyorum az çok. ağlamaktan konuşamadığın ya da ağlarsam diye konuşmaktan kaçtığın günlerin sebeplerini anladım ama şimdi. farklı zamanlara kurulmuş iki saat gibiydik birbirimizi anlamak için. benim de saatim çaldı şimdi. 


seni tanıdığım ilk günü hatırlıyorum, birbirimizden çok çekeceğimizi bilemeden, içimizi akıttık birbirimize sözlerle o gün. sözlerimiz değil ama gözlerimiz gülüyordu, birbirimizi tanıyabildiğimiz için. uzundu saçlarımız, bizi gecelerin ayazında biraz olsun ısıtırdı. bir gece, hırka gibi sardık birbirimizi, hatrı sayılır bir süre bırakmamak üzere. çok sabah o benini görmeden uyanmayacaktım ama ilk gördüğümde, bir daha hiç unutamayacağımı anladım. şimdi o benin, benim süveydam.


uzun bir süre anlayamadım o aceleci sabah rutinlerini. hep bir yere yetişmeliyiz gibi endişelerle, koşuştururdun evin içinde. her dakikamızda ne yapacağımız belliydi sanki. ayak uydurdum ben de sana. çünkü anlamasam da, biliyordum bir sebebi olduğunu ve o sebebi de şimdi anlıyorum. her sabahımız dört duvar içinde bir maratondu. ben hamdım ama, önceki herhangi bir hayatımda hiç maraton koşmamıştım. kahve bile içmezdin sabahları pek, o rutinlerin seni ayılttığını anlamak istemedim bir süre. o sabahlarda onca işinin arasında bir de bana kahve yapardın ya, vallahi kusura bakma. artık senden uzakta ve bizden çok geçmiş bir zamanda fark ediyorum ki, sana yük olmuşum o günlerde. ama bilmeni isterim ki, en lezzetli kahvelerdi onlar içtiğim. söylemediysem eğer, ellerine sağlık.

eninde sonunda o evden çıktığımızda hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmadı. aynı şehirde, farklı yakalar ve farklı yataklarda uykusuz kaldık gecelerce. böyle bir aşk sadece filmlerde var sanırdım.


o gülen gözlerini hatırlıyorum, nasıl utanmıştım o gözlere bir şeyler demeye, yazmak halt etmiş. ama sana nasıl bir şey yazılmaz? sen insana en acımasız yazıları yazdırırsın. ve sen insanı kıvrandırırsın, tarifini hatırlamak için bir çorbanın.


aslında ne kadar da birbirimize göreydik ve ne kadar da birbirimize göre değildik. sen beni tanımayı bıraktığından beri yataktan sabahın ilk saatlerinde kalkıyorum ve koşturuyorum evin içinde. sabah rutinlerim beni evin içinde dört köşeye koşturmak zorunda bırakıyor. üstelik yetişmem gereken hiçbir yer de yok. alıştım ama ve böyleymiş demek ki anladım; bazı alışkanlıklar seninle uzun bir süre gelirmiş, o alışkanlığı kazandıranlar seninle gelmese bile.


''seni anlıyorum.''

 bilmiyorum kaç beden büyük geldi bu gece bana ama son mesajım bu olsun sana.

16 Ağustos 2023 Çarşamba

dalgakıran

 bugün oturdum şu soruyla kafamda;

ilk kez ne zaman kırıldı kalbim?

tam tarihi yok ama bu soruya öyle birden cevap vermek de kolay değil. öldü sanılan ruh, birden fazla cevapla çalıyor kapıyı. 


bir hikayem var ama bana ait değil;

‘’mutluluğu, mutsuzluğa endekslemiş bir hayattan çıkıp geldiğinde, gideceğin yere bir otobüsün her zaman olmuyor. saat başı kalkan otobüslerin, eskimiş, rahatsız koltuklarında yer bulmak için, daha çok dibe batmak gerekiyor bazen. yürürüm diyorum. yürürüm, hep yürüdüm. sıkıldıkça kaçmadım mı, buradan da, nereye gideceksem yürürüm. o otobüsler bazen seni almıyor ya zaten, olay yerinden kaçma diye almıyor. dönüp gelirsin ama, bir katilsen olay yerine. 

kısa tırnaklı, titrek elleriyle sardığı bir sigara uzattığında aşık olmuştum ona. bu bir soygundu ama ne çalındı bilinmiyordu, bu yüzden de ispat zordu. yola çıktık beraber.

nereye gittiğini bilmediğim bir yola çıktığımda bir türkü vardı kulağımda. geceden şafağa, sabaha varalım diye hızlı adımlarla yürüyoruz bir yolu ama kendi derdiyle yola çıkınca insan, bu türküyü kayıp bir aşk öyküsü sanır, bir noktada yine kalp kırıklığıdır ama. kalp sadece sevgisizlikten kırılmaz. belki de her kalp camdandır. neyse, zaten bilirsin; bu da biriciktir. 

pek konuşmadan, sadece adım attık bir süre. zaten artık konuşan biri değilim, gözlere bakarım. orası dilden daha çok şey anlatan bir organdır, önceden yürüdüğüm yollardan bunu öğrendim. anladım ki o, denizlere dalga olan sonra da onları kıran, kavgalara kuyulanan biriydi. olur dedim, herkes karanlığı bir noktada aydınlatmaz mı, o da aydınlattı geceyi. 

vardık durağımıza, çok uzun bir yoldu aslında. yola çıktığımız bütün dertlerimiz ufalandı belki yeni yolumuza da serpildi ama o yolun bize kattığı başka yaralar da oldu. ayakkabılar vurdu, susuz ve uykusuz kaldık. bir yol ayrımıydı onu son görüşüm, filmlerdeki gibiydi ayrılığımız. konuşmadık, hoşçakal demedik, sadece gittik. iki insan, iki farklı yol ayrımına döndü. bir sonraki yolu da, önceki yolun yaralarını kapatmak için yürümeye başladı. bir daha da karşılaşmadık. 

o yolu ihtişamlı bir hale getirişine hayran kalmıştım ben, henüz o yol bitmeden ondan sonra gelecek ıssızlığı nasıl kabulleneceğimi düşünerek yürüdüm kalanını. ama zaten nerden bakıldığı farketmeksizin yolun sonu hep görünüyordu. çünkü bütün bu hikayelerin ortak özellikleri bitmesidir. istemeseydik yürümezdik ama gideceğimiz yerler vardı. onun kırması gereken birçok dalga vardı daha. benim uğramam gereken birçok liman. acı çaylar içerek, nerelere sürüleceğimi düşüneceğim birçok yol. 

ruhum bir yola daha gebe şimdi. yepyeni bir hikaye yaklaşıyor ufukta, yolun sonu gibi başı da görünebiliyor, doğru yerden bakıldığında. dağların ardından doğan güneşi selamlıyorum.’’

belki de her cümlesinin altını çizebildiğim ilk hikayeydi bu ama bu hikayeyi tükettiğim masada hala aynı soruyla oturuyorum. kalbim ilk ne zaman kırıldı bilmiyorum, bir gün bir tanesi son olacak biliyorum çünkü yaşamın yolu da biter. bir gün her şeyi son kez yaşayacağım. 

8 Temmuz 2023 Cumartesi

son mektup

“ Şimdi son bir sefer arkama dönüp kalbini kırdığım bütün aşklarımdan özür diliyorum, bütün o yarım bıraktığım sokaklardan, buruk bıraktığım dudaklardan. 

Azıcık tanıdıysanız beni, sizin kadar mutluluğu benim de hakettiğimi biliyorsunuzdur. Varsa hakkınızı helal edin ki, artık şu ruhum huzura kavuşsun.

Tutamadıysam elinizi benim bu makus talihimi suçlarız. 

Bırakın geride her şeyi, beni de artık salın ki, o güzel güneşli günleri görelim.

Yüzümüz iki gülecek diye ne bedeller ödedik, sizden ne eksildi bilmiyorum ama benden pek bir şey kalmadı. Sizi suçlamak değil niyetim ama elinizi bir kez vicdanınıza koyun; kaçınız bana insan gibi davrandınız? 

Her şeyin geçmişte kalmış olmasının içimi rahatlatıyor olması, uykunuzu da bölmesin. Artık aramızda bir bağ da kalmasın. “

diyorum size olan son mektubumda.


2 Temmuz 2023 Pazar

hakkım olan keyfi çıkardığım bir yerin penceresinden bakıyorum hayata şimdi. her şeyin son derece ben nasıl istersem öyle olduğu bir yere kolay gelmedim. tırnaklarım hala kırılıyor.

bütün yaralarım kapandı. artık yepyeni şeyler söylemek vakti. hiç bu kadar sevmemiştim yaşamayı ve sevilmemiştim hayat tarafından. bütün zehirlerimi akıttım. bütün kemiklerimi kaynaştırdım birbirine ve işte göğsümü gere gere attığım her adımın güzel bir izi kalıyor yürüdüğüm sokaklarda.

beklediğim o gün de geldi sonunda; bugün kapattım kapılarımı, kilidini de vurdum artık içim rahat. en çok güvende olduğum yerdeyim, evimdeyim, kendimdeyim. bu zamana kadar verdiğim her mücadele bugün içindi.

yüzüm ileriye dönük. aklım da arkada kalmadı. gelecek ne zaman gelecek bilmiyorum ama bana çok iyi gelecek. 

yargılanmayacağım bir suç işledim, içimdekini öldürdüm. kolay olmadığını da söylemedi kimse ama bak yine de yere sapasağlam basıyorum. 

rüzgarı arkama aldım kendi denizime açılıyorum!

20 Haziran 2023 Salı

 Kalbimin kırıklarına basıp kanattım hep ayaklarımı. Bütün o kara bulutları kendime çektiğim gibi itmesini de bilirdim. Nihayetinde açtı güneşim. 

Kendime döndüm, içime. Topladım biraz etrafı, çok dağılmıştı. Aynada çöken göz altlarıma baktım. Kırılmıştım ama bana değerdi. Yaptığım her şey kendim içindi.

İnsanların kalplerinin yırtılması, hayatlarının yıkılması alışık oldukları bir şey mi bilmiyorum ama ben bu oyunu bozuyorum. En çok da zamanında sırılsıklam olan yastığımdaki yüzüme dönüyorum, yüzümü. 

Bir hikayenin sonunda mutlu bir kırgınlık var. O da bana ait. 

Güvendiğim kapıların ardındaki de sadece benim. İki elim var ve sesleri baya güçlü. Bu bana yeter.

Bana benden kalan en kuvvetli şey bu omuzlarım. Eski neşemde yokmuş gözüm, artık daha güzel gülüyorum. Beni benden mutsuzluğum kurtardı. Ellerim burada, beni tutuyor. İhtiyacım olan da buydu. Geri kalan hayatımın bugün de, yarın da yeni bir günü. 

Kaç kere ölüp ölüp dirildim bilmiyorum ama yeniden doğuşumu kucaklıyorum. Bilirsin zaten, bizim gibi insanlar birden fazla ölüp, birden fazla doğar. Eski hayatlarının üstüne basıp her zaman daha yükseğe sıçrarlar. Göğe vardım!

Özgürüm artık.

Geçmişimin tozlarını üstümden silkeleyemediğim zamanlardı; merhamete açılan kapılardan içeri giremedim. Şimdi bakıyorum da, ben kapısından girilince kavuşulacak bir merhamet olmuşum. Buldum yolumu. 

Yolumun aydınlığından kamaşıyor gözüm artık, birinden dolayı değil. 

Yatağımın bana mezar olduğu günler çok geride kaldı, her gün beni kucaklayan insanlar arasındayım. Bazen hala çok kalabalık bir yalnızım ama kim neye sinirleniyorum çok iyi biliyor. Meğerse beni tanımak o kadar da zor değilmiş.

Açıyorum perdeyi, güneş yüzüme vuruyor ve bunun yazın gelmesiyle bir ilgisi yok.


Ve şunu her zaman çok iyi biliyorum ki;

Bu fiyakalı laflar en çok bana yakışıyor.

1 Mayıs 2023 Pazartesi

bu seni son sulayışımdı, çiçeğim

 Mutlu olmanı çok istiyorum ama mutlusundur diye ödüm kopuyor. Seni seviyor oluşumla, seni seviyor oluşumun verdiği savaş hiç bitmiyor. Hayır, yanlış yazmadım. İşte böyle bir ikilem yaşıyorum, baktığın zaman insan olmanın yegâne özelliklerinden biri aslında. Seni seviyorum ve benimle mutlu olamadığını biliyorum ve seni bırakmak istiyorum. Bir yandan da seni sevdiğim için, seni kendime ayırmak istiyorum, benden bağımsız ama bir o kadar bağlı.

Bu ilişki ne kadar bensem, bir o kadar da sendin. Belki artık sadece ellerim titriyor ama eskiden içim de titrerdi sana. Kalbim hiç olmadığı gibi kırık. Ellerim boş, duygular eskisi gibi yer edinmiyor artık bende. Ama bunu da kucaklıyorum, bunlar da benim çünkü. 

Çirkin ve eksik geçmişimle geldiğim günümüzde, bana geçmişin eksiklerini hissettirmeden de yaşanabileceğinin umudunu sen serptin içime, işte bunu hiç unutmayacağım. Hayatımın sonuna kadar buna ve sana minnet duyacağım. Çünkü sen olmasaydın, bu hisler içimde bir yerlere asla dokunamayacak, ben aile olgusu nedir bilmeden yaşayıp gidecektim. Şimdi, bir aile nedir, nasıl olunur ve nasıl olunmaz’ı iyi bilerek devam ediyorum yoluma. Yollarım da bozuk hala, engebeli, taşlı. Ama yürüyorum, düşe kalka büyüyorum. Belki bir gün her şey geride kalır, bilmiyorum. Seni merak ediyor oluşum hiç geçmiyor, en çok da bu zorluyor. Anlatmaktan çok, dinlemeyi özlüyorum seni. Her şeyi içimde yaşıyorum, hep susuyorum seni. Kimseyle yaşamıyorum ama seninle öleceğimi biliyorum. Hunharca atılan bir kahkahada gözüm yok artık, sessiz sakin, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmadan geçip gidiyorum buralardan, ağır ağır. 

Belki senin imdat çığlıklarını duymadığım zamanlar oldu, belki değil gerçi, oldu. Çıkış kapısında olduğunu farketmeden, her şeyin birdenbire geçeceğine inandım. Benden kaynaklananları görüyor ve artık bunları da kucaklamak zorunda hissediyorum kendimi. Bugün sana istemeden de olsa, veda ediyorum. Seninle birlikte bıraktığım şeylere de. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ama olmasına da gerek yok zaten. Zaten çok uzun zamandır ne ben kendimdeydim, ne de her şey yolundaydı. Aslında pek bir şey değişmeyecek. Uykularımdan bir çığlıkla uyanmayı ne zaman bırakırım, ne zaman her şeyi rayına sokmaya uğraşırım bilmiyorum ama hala kontrolümde olan şeyler var, bunları yapıyorum. Hayatta kalma modum açık, günleri bitirdikçe, kendimi başardım sayıyorum. 

Her hoşçakal dediğimizde bir parçam öldü, hoşçakal demediğimizde kalanlarım diri sandım, o kısımda da biraz yitirdiklerim olmuş. Artık içimde kötü hiçbir duyguyu barındırmamaya çalışıyorum ve sanırım bunu da başarıyorum. 


‘’Belki başka bir hayat varsa orada tekrar görüşürüz, görüşmesek bile seni tanımak benim cennetimdi zaten.’’


Kimse anlamayacak o yüzden anlatmayacağım ama sen benim en güzel hikayemdin. Bana bu kadar şeyi zaten bir sen hissettirebilirdin. Seni ilk gördüğüm günü hiç unutmuyorum. Her şeyi güzel de, çirkin de biz yaptık. Elimizden bu kadarı geldi, daha fazlasını bilsek onu da yapardık eminim. Her şey için teşekkür ederim. Başka bahçelerin umarım en güzel çiçeği olursun. Umarım hep dallanıp budaklanır, çok daha güzel çiçeklerini açarsın. Lütfen rüzgar hiç tersten esmesin sana. Ben şimdi kilometrelerce koşacağım, kalbim bir daha öyle atsın diye. Her, gün batımını görmeni diliyorum, her bir batışını gördüğümde güneşin. Her gün ikimize de, en güzel haliyle doğmasını diliyorum güneşimizin…

‘’Seni bu dünyada çok sevdim.’’

25 Nisan 2023 Salı

İmdat!

Vakit bulamıyorum kendim olmaya. Senin de vaktin yoktu beni duymaya, sustum. Duymak istemiyorum senden başka dudaklardan çıkacak sesleri. Hiçbir cümlem bir notaya eğilip de beste olmaya yeltenmiyor. Affetmek istiyordum herkesi ve her şeyi. Kalbim oraya doğru atmıyor. Bazen yokluyorum, hiç atmıyor. 

Dilime ordan buradan geçen kıymetli sözcüklere ne oldu? Doğduğum gün öğrendiklerimi bile unutur oldum. Yağmurların bana bir şeyler hatırlatmasını bekliyorum. Eskiden mutlu olduğum yağmurlar vardı. Çok mu gençtim o zamanlar? Tek bir şişenin dibi miydi mutluluk? Gülüşlerim oraya mı saklanmıştı da, hemen bulabiliyordum? Şimdi her yerimde yara izi, bana hiçbir şey hatırlatmıyor. Oysa onlar zaten bana bir şeyleri hatırlatmak için varolmamışlar mıydı? 

Her yeni gün neye gebe bilmiyorum ama her akşam güneş kalbime batıyor. Bıktın mı mağdur edebiyatımdan? Kusura bakma ama hayatımda belki de ilk defa edebiyat yapmıyorum. Duygularımı kucaklıyorum. Hala sana ait olan duygularımı. 

Hala her sorumun cevabı sensin. Sormaya korktuklarımın bile. Bende benden çok yer kaplamışsın, tebrik ederim. 

23 Nisan 2023 Pazar

 Yoktu ya hani eskiden böyle dertlerim, pireleri deve yapar, oturup onlara üzülürmüşüz. Ertesi güne çıkacağımız garantiydi sanki o zamanlar. Torpilimiz var gibiydi yukarılardan. Sonra o ip koptu, biz koptuk. Her şey bir karanlığın esiri oldu. İçimizdeki çocuğun kalbi kırıldı, cümlelerimiz anlamını yitirdi. Yapayalnız kaldık. Yalanlar söylemeye ve karşımızdakine de inandırmaya başladık, biz de inandık sonra o yalanlara.

Hiç büyümeyeceğiz, derdik. Büyüyemediğimiz onca zamana inat nasıl da büyüdük. Söylediğimiz o yalanlar, hayatımızın en büyük gerçekleri oldu. 

Yollarımız ayrıldı. Sonra biraz rol yaptık, o yalanları zaten doğduğumuz günden beri istiyormuşuz gibi davrandık. En başından beri, o yalanları yatmadan önce kurduğumuz hayaller olduğuna inandırdık, önce kendimizi sonra da etrafımızdakileri.

Hiç durmadan çalan telefonlarımız sustu. Biz de biraz sustuk herhalde, o bizi ne olursa olsun dinler dediğimiz kulaklar, başta dertlere kabardı. Galiba kaybettik. Kendi kendimize kaldık. Gerçekten anlayan bilir, bizim gibi insanlar için kendi kendine kalmak, cehennemin fragmanı gibidir.

Belki doğru, belki yanlış; eskiden böyle olduğunu bilirdim senin için de. Artık emin değilim. Seninle alakalı şimdiki zaman cümleleri kurmama izin vermiyorsun. Lakin benim için şimdiki zaman böyle bir şey. Gecenin kör vakti bile daha hafif vururdu o zamanlar. Şimdi her şey değişmiş, insan her geçen gün, daha çok ihtiyaç duyduğu şeyden mahrum kalıyormuş, maruz kalmak isterken. 

Artık kazanmış rolü yapamayacak kadar yorgunum. Herhangi bir rol bile yapamıyorum kaldı ki, kazanmışı oynayayım.

Geçmiş diyaloglarımızla bugünü yaşıyorum ama bazı günler çok sahte oluyor, tazelenmesine ihtiyacım var. 

Her yerime battı kıymıklar, çıkaramıyorum. Nefesim kesiliyor, seni düşündükçe. İçime oturuyor yapamadıklarımız ya da yaptığımızda bile tamamlayamadıklarımız. Bütün o şairler, yazarlar bile küs bana senden sonra. Nerede kaldı o altılı çizilebilecek müstakbel kravatlı cümlelerim?

Gitgide pedere mi benziyorum? Söylediklerimden o anın günahını çıkarıp, aynı günahları mı işliyorum? Tekrar adımlarım beni hep aynı yerde tutacak biliyorum, diye bütün duruşlarım. Bir kez daha denemek iyi bir fikir mi, yoksa 3 günlük dünya koş git bir de sen bak mı?

Benim içimde yer kalmadı, seninki rahat mı?

20 Nisan 2023 Perşembe

Yüzün siliniyor. Fotoğraflarına bakıyorum, tazelemek içi hafızamı. Sesini unutuyor gibi oluyorum, sessizlikte seninle konuşuyorum.

Bütün bu yolları tek başıma yürürken nasıl sıkılıyorum. Başardığım ya da altında kaldığım onca şeyi sana anlatmak istiyorum. Yürüdüğün yolların taşlarını bana anlatmanı özlüyorum. 

Birlikteyken hayatın daha az kırıcı olmasını özlüyorum. O her şeyi halledebileceğimizi hissettiğimiz tuhaf hissi birbirimize zerk etmemizi, olabilecekken olamayan şeylerin aramızdan geçip gitmesini ama bizi terk etmemesini seviyorum. 

Tütün kokan sokakların, arnavut kaldırımlarında birbirimizi severken her şeyin mümkün olabileceğini, bizim de mutluluğu hakettiğimizi bildiğimiz zamanları özlüyorum. Zaman onları da mı silip attı? Yoksa biz miydik her şeyi silip atan, artık gerçekten bilmiyorum. Hiçbir sorumun cevabı yok, geceleri başımı yastığa değil, cevapsız sorularıma koyuyorum. Biraz şefkatliler artık, iyi kötü bir şekilde uyuyorum. 

Eskiden hiç susmadan konuştuğum kulakları özlüyorum. Bu sefer sağlam olacak diye attığım temellerini özlüyorum inşaatlarımın. Hepsi nasıl yıkıldı ama üstüme, hep beraber izledik.

Artık hiçbir şeye hevesim yok. Bir kaktüs bile değilim, suyumu bile stoklayamıyorum içimde. Hiçbir umudu barındıramıyorum, ümitlerimi ertesi güne çıkaramıyorum. Ölümüne kadar hayattayım. Bir gün her şey için çok geç olacağını biliyorum, bir tek bu düşünce içimde yuva yapıyor. Sözlerimi tutayım istiyorum, küfleniyor. Sevdiğim her şeyi çürütüyorum. Çiçeklerim soluyor. Sen de öyle demiştin ‘’sevdiğin her şeyi mahvediyorsun’’ üzgünüm, bunu ben seçmedim. Aksi yolunu da aradım, bulamadım. 

Seninle ilgili sevdiğim sonrasında sırf bu yüzden senden nefret ettiğim şeyleri artık hatırlamıyorum. Bu dünyaya neden geldim, hatırlamıyorum. 

Hayatımın ortasına bir bomba düştü, sana anlatamadım. Altından kalktım bak, diyesim var ama nasıl çöktüm görmedin. Ne kadar bekledim oysa, anlatabilmek için. 

Kelimelerini nasıl özledim, seni okumayı, uyurken neler düşündüğünü anlamayı, söylediklerinden söyleyemediklerini anlamayı nasıl özledim. Zehrini içime çekip, bütün vücudumda bunu hissetmeyi özledim. 

Yağmurdan sonra çıkan gökkuşağını gördüğümüz bir ev inşa ettik seninle, sonra onu nasıl yıkıp, yaktık. Oturduk izledik. Bu bizim eserimizdi sevgilim. 

Tekleyen kalbim göğsümde sıkışıyor, zorlukları karşılayamıyorum. Titreyen, kupkuru ellerimin arasından kayıp gidiyor her şey. Ezberimde birkaç cümle, günleri bu şekilde bitiriyorum. Bazı şeylerin bu kadar olması canımı yakıyor. Bu gerçeklik geceleri üstümü açıyor, çok üşüyorum.

Başka başka yollara giriyorum, inan bana çok uğraşıyorum. Hepsi sana çıkıyor. Artık kaderci miyim bilmiyorum ama artık sadece sana olan sevgimin gerçekliğine inanıyorum.

16 Nisan 2023 Pazar

Bu  dikiş tutmaz beyhude bunu beklemek, iplik iğneye giremedi oradan biliyorum.  Neyi hakettik ya da neyi harcadık bilmiyorum. Ne çok acı birikebiliyor insanın etrafında buna şaşırıyorum. Ne çok yanılgı, ne çok hayalkırıklığı… 

Nerede kaldı o içime birdenbire yuva yapan cesaret? Sonunu merakımdan burdayım. Onun dışında beklediğim pek bir şey kalmadı, çoğu şeyi kaybettim.  Her şey kabulüm, her şey olması gerektiği gibi vs. böyle birçok palavra işte. 

Hevesin kalmaması kaç parça şeyi açıklar? Sahip olduğum en önemli şeyleri kaybettikten sonra yaşamak kaç yazar? 

Kalbin eskisi gibi atmadıktan sonra, nefes almaya değer ne var etrafta? Arıyorum ama pek cevap veremiyorum bu sorulara. Ne kelimeler eskisi gibi bir araya geliyorlar benim hatrıma, ne ben konuşuyorum çeşitli kulaklara.

Acılarım… bu zamana kadar benimle gelen bütün acılarım sırtımda, buradan kurtuluş var mı? Ufak bir umut tanesi bile göremiyorum. Güneşimi kaybettim. Güneşim neredesin? 

Başka yerde aramazsın sanmıştım, bulmuşsun bile. Yolun ışıklı olsun. Benim yolumun karanlık olmasının bütün suçunu sana yıktıysam affola, tenha yollarmış benim kaderim. Konuştuklarım sana varıyor mu onu bile bilmiyorum ama yine de deniyorum. Küçük bir umut işte. Buymuş beni hayatta tutan. 

Ne biçim yıkıldım! Hayatımın bitiminin yakınlarında dolanıyor, çoğu zaman ateşle oynuyorum. Herkesin o üzüntüsünü görmek istiyorum, nasıl yıkılıp her şeye geç kaldıklarını farkettikleri o anı görmek istiyorum. Her şeyin düzeleceğine dair palavramı aylar önce beslemeyi bıraktım. 

En karanlık dönemimden yazdığım bu cümlelerin kaçının altını çizdin? 

Rol yapma yeteneğimi de kaybettim, artık içim dışımdan nasıl görünüyorsa öyle işte. Beğendiniz mi? Bu sizin eseriniz. 

Her şeyin çok güzel olabileceği olgusuna hiç sahip olmadım sanırım. Olduysam da o zamanları hatırlamıyorum, artık her şey büyük bir sis arkasında kaldı. 

Oynadığım ateşler belki sahip olduğum 1-2 mumu yakar sanıyorum, sadece ellerim yanıyor. Ben buradan sağ çıkarsam en büyük galibiyetim olur. 

Hangi havada gelirsem vazgeçilmezin olurum?

1 Mart 2023 Çarşamba

 çok yanlış zamanlarda, çok yanlış sırtlar döndüm.

aynada gördüğüm suretimden tiksinirken buluyorum kendimi. beklediğim bi şey yok, ölene kadar yaşıyorum. öyledir ya zaten, "şimdilik ölümüne kadar hayattasın"

bunca senedir acı çekiyorum, böylesini ilk defa tattıktan sonra, bu hayatta her şeyi gördüğüme ikna oldum.

beklediğim tek şey, zaten çoktandır ait olduğum karanlık. bunca yıldır nereye aidim diye döndüm durdum gerçekten de içimdeki o karanlığa ait olduğumu daha yeni anladım. 

birçok kez öldüm ama bu sefer gerçekten en ağırından ölüyorum. bir sabah uyanmayacağım gerçeği içimi rahatlatıyor. ahım da geçmesin, bu hayatta beni sevemedik. belki başka hayatta bütün acısını çıkararak severiz. 

benim yazım böyleydi, nereye dokunsam yanardı. sorun değil, umarım yaktığım her şey söner.

her şeyin bittiğine ikna olalı çok oldu. ben kendi savaşımın sürekli mağlubuyum. asla galip gelemeyeceğimi biliyorum.

hikayem bu kadardı. 



27 Şubat 2023 Pazartesi

yumru

yollarım kapalı. çöktüm ortasına duruyorum.
her şey darmadağın. gürültüde kayboluyorum.
öfkem yenildi zamana. 
dolandım durdum bir şeylerin etrafında, yine geldim dizine.
feri sönmüş gözlerimle bakıyorum pencereden dışarı.
kaç kez gördüm o günbatımlarını. 
iki çocuğun dünyası karıştı birbirine. ben ayırmıyorum. 
ayırdın mı sen, doğru söyle?
ne olacaktı anlasaydık dünyanın yuvarlağını. benim dünyam dönmüyor.
beni puslu bir geçmişe bıraktın mı?
sen yoktun, sen oldum, giyindim acılarını.
ben oldum, döndüm kendime, yaşlandım, kısacık kaldı ömrüm.
bu muydu gerçek? hafızamı kaybetsem unutmayacağım bir hikayeyi sınavım mı bellemeliydim? geçince mutlu mu olacaktım? geçmiyorum. ne olursa olsun, ben bu hikayeyi bir sınav bellemiyorum.

zaman geçiyormuş, önüme takvim sayfası düşmüyor.

perdelerini kapattın mı doğan güneşe?
yoksa hala bir yaz gecesi rüyası mı düşündüğün? üstüme döktüğün o yıldızları bir bilsen nasıl özledim.
yoksa hala, beter mi geceler? 
bende bir güz özlemi, geçmiyor içim izinden.
yüreğim ağzımda, yaşadığımı sanıyorum.
bir yumru, oturdu içime.
her şey biriciktir.
kendinden başka doğrusu olmayan bu sevdayı hala göğsümde bir madalyon gibi taşıyorum.

bu dünyada ağzından çıkan hüzün koskoca bir ağıt olup yerleşiyor içime. güzel sözlerinde çocuklar doğuyor. 
kirpiklerinde yeni bir hayat vukû buluyor.

ben şimdi boşluğundan sesleniyorum sana; içimde çiçeklenen yokluğuna, sana sesleniyorum; gelmedi mi vakti, gerçek bahçelere gözle görülür çiçekler ekmenin?

ben sana veda edemem.
sen biriciksin, biriciğimsin.
 

23 Şubat 2023 Perşembe

kalbim

 ''belki artık vasiyetimi yazma zamanım gelmiştir.
omuzlarımın ağırlığıyla battığım suda boğuluyorum. ve sadece susuyorum. hepinize. artık tek kelime edecek halim yok. her şeyi kabul etmenin ağırlığıyla batıyorum. hangi birinize nasıl veda edeceğimi de bilmiyorum. zaten artık veda nasıl edilir bunu da bilmiyorum.

her gün benden eksilenlerle yaşamanın barbarlığıyla yazıyorum bütün bunları. iflasın eşiğindeyim. sonsuza kadar böyle atamazdım. seni daha fazla sıkamazdım. bir daha da asla böyle atmayacağım, bunu biliyorum ve artık bundan acı duymuyorum. bu kadar sıkışacağımı bilseydim, bir yerim olsun istemezdim ama yine de bu bedende tattığım birçok duyguyu tanıdığıma çok sevindim, kendi çapımda. bu kanı temizleyemiyorum artık, bırakıyorum neredeyse orada kalsın. bensiz de yaşamayı öğrenirsin ama ne kadar insan kalabileceğini kestiremiyorum.'' derdi kalbimin bir dili olsaydı.

yalvaracak bir ilah olsaydı geçer karşısına avazım çıktığı kadar bağırırdım. iyi olduğum özüm o kadar diplerde kaldı ki, dibi yanık bir tencereyim. bahtım da dibimle aynı kaderi paylaşıyor; kapkara.

dişlisi olamadığım o çark dönüp bana batıyor. 

bütün bu acılardan gocunmuyorum, bariz bir şekilde dayanamıyorum.

5 Şubat 2023 Pazar

bi' bitmeyen gece

 kendime artık cümleleri tüketmek için yalvardığım şu günlerde, bana bıraktığın kekremsi tatla devam ediyorum yollarımı tek başıma yürümeye. 

aşamadım senin dikenlerini, kendi yollarıma örülmüş dikenleri açmaya çalışırken her yerim çizildi. kocaman bir yokuş bu, sabahın kör vaktinde tırmanıyorum, denize bakan o uçta artık sen yoksun. 

kazandın mı bana açtığın savaşını? bütün insanlığa olan hıncını çıkarabildin mi benden?

ben bu hikayenin fiyakalı kaybedeniyim, beni sana rağmen sende yaşatamadım. sen, beni sana rağmen sende yaşatamadın. 

bir kere daha kaybediyorum, bildiğini sandığım ama asla bilmediğini farkettiğim bu hikayenin sonunda. 

kök salamadım senin küf tutmuş topraklarına. onca su ziyan olmuş.

puslu ve karanlık gecelerin ardında kaldı hatıralar, neyi, ne için koyduğumu hatırlamıyorum artık.

kızarmış dudaklarımla cebelleşiyorum hala seninle, yarım yamalak ve nefessiz kalarak uyandığım gecelerimde.

yeni anlıyorum, bu hikaye aslında belki yanar diye sobaya kömür koymakmış. yanmadı. 

kestin sesimi, sana olan sevgimi aldın benden. korkular yerleştirdin. hiç de anlamadım, sen ne zaman bu hale geldin? 

önünden geçme cüretinde bulunduğumuz her eve kitledin beni. seninle ölücem sanıyordum, beni senin öldürdüğünü farkedene kadar. bir kere bile kutlamadığımız yaşıma gömdün beni.

sensiz sevinecek bir şeyim yokken, seninle sevindiğim şeyleri bile bırakmadın bana.

bunca şey aldın işte benden, n'apıcaksan sanki.

 çenemi titreten, ellerimi yakan soğuklarda sana, senin bilmediğin bir dilde konuştuğum için n'olur kusura bakma. yaralarımız benzer sandığım günleri de, beni sevdiğini sandığım günleri de ben bıraktım artık, istersen onları da alırsın. 

kaçıncı uykumda bana kınınla koşmaktan vazgeçersin bilmiyorum ama ben her gece derin bir uyku hayaliyle koyuyorum başımı yastığa. bir gün o yataktan dinlenmiş olarak kalkacağımı da biliyorum.

bütün bedellerini ödedim seni sevmenin, sen benim içimdeki çocuğu da o yaşıma gömdün.

artık ellerin bomboş, biraz da sen ağla.